Beyaz Atlar



Uzm.Dr. M. Murat OKTAY
[email protected]

İnsan denen eşref-i mahluk’la her temasımda yeni bir şaşkınlık yaşıyorum, kimi zaman da hayal kırıklığı. Geleceğe ilişkin umutlandığım anlar pek az oluyor. Ve şaşırıyorum insanımızın halini gördükçe. Tanımadığımı düşünüyorum hayatı, yaşama ilişkin deneyimlerim az gibi geliyor bana.   Topluma ilişkin tüm bellediklerim, eğitim hayatımca öğretilen tüm bilgiler ve her hamasi nutukta dinlediğimiz ‘yüksek ahlakla donanmış milletimiz’ edebiyatı tarumar oluyor acil serviste.

Dayım 15–16 yaşlarındaydı kolu kırılmıştı hayal meyal hatırlıyorum. Okuduğu lise bize yakındı her öğle vakti çikolata getirirdi bana o zamanlar,  çikolata herkesin eline geçmez öyle. Kolu kırıldığı vakit aksamıştı geliş gidişler. Bu yüzden iple çekiyordum kolun iyileşmesini. Dayımın alçısının çıkacağı gün yeniden kolunun kırıldığını annemden duydum büyük bir üzüntüyle, gitti bizim çikolatalar diye ağladım bende. Meğer dayım kontrole gittiği gün hastanenin bodrum katında filim çektirirken kimsesiz bir yaşlıyı sırtına vurup hastanenin merdivenlerinden çıkarmış ve kol aynı yerden yeniden kırılmıştı. Dayım işte; kimse kızamamıştı ona ve ailemizden hiç kimse,’ senden başka yardım edecek kimse yok muydu?’ diye sormadı o’na. Sonra 23 yaşında yitirdik dayımı, sıcak bir Eylül gecesi.

Yılar geçti aradan;  bir gece gelen bir ihbar üzerine otobandaki bir kaza yerine gittik ambulansla. Şimdiki gibi hatırlıyorum, gece olmasına rağmen berbat sıcaktı ve toplu kazada bir tır alev almıştı sürücüsü de araç içinde yaralı. İtfaiye ekipleri yangını henüz söndürmeye başlamıştı. Tam bu sırada biz nasıl müdahale ederiz derken bizim hemşire Yasemin fırlayıp tıra tırmandı. İçimden Yaseminin tüm aile efradına saygılarımı sundum ve mecburen bende tırmandım ardından. Yasemin şoförün çocuklarını düşünmüştü ve bu yüzden fırlamıştı öne. Oysaki ikimizin de ikişer kızı vardı üstelik. Onları hiç düşünmemişti Yasemin hemşire. İşte böyle hani inşaatlarda işçiler için yazar ya ‘önce güvenlik’ der ve üstte bir baret resmi. Bizde yok o. Şövalye ruhlu insanlar içinse zaten hiç olmadı.

Yer acil servis, tanımaktan onur duyduğum Doktor Mustafa sedyeye kendi elleriyle aldığı hastanın tansiyonuna bakmak için hastaya yöneldi. ’Ceketini çıkarır mısınız?’ dediği anda tokat yedi. Hastanın oğlu olduğunu söyleyen bir yaratık kendi öz babasının ceketini çıkarmaktan aciz bağırıyordu:

-

Burası Acil değil mi? Hastanın üstünü de sen soyacaksın 

Oysa daha birkaç gün önce kendi eşini dövdükten sonra getirdiği acil serviste

-Hastamız ölsün mü? Diyerek bir başkası saldırmıştı yine bize.

Sonra yıllar öncesi 112 Acil Serviste sabaha karşı gittiğim bir vakada hasta yakını olan şahıs

-‘Babam ölüyor nerede kaldınız’ diye bize saldırmıştı da kalp yetmezliği olan babayı kendinin darp ettiğini sonradan öğrenmiştim. Üstelik vakaya ulaşım süremiz 4,5 dk. İdi.

Tabi öz annesini  ‘kapıya koyamazsınız ya’ diyerek acil de bırakıp giden ve bunu yılda birkaç kez tekrarlayan insan evlatlarını da unutmadan.

Yurdum insanı işte gerçek yüzü aslında bu.

Hani son zamanlarda tartışıyorlar ya medya da;

- Yok toplum mühendisliği yapılmış, yok altın nesil yetişiyormuş, yok efendim atalarımıza layık olan gençlik geliyormuş!

Valla bence hepsi terane.

Şairin dediği gibi

‘O güzel insanlar

O beyaz atlara binip

Çekip gittiler’

Kim bilir belki yine gelirler !!!

                    

 Dr. M. Murat Oktay 

 

Bu makale 6560 kez görüntülenmiştir.

Yorumlar


Yazarın Diğer Köşe Yazıları

YAZARLAR


AYIN MAKALESİ