Bir filozof ‘İnsanın bilincini belirleyen onun maddi gerçeklik içinde ki yani üretim ilişkileri içinde ki konumudur’ demiş. Bilinç dediğimiz ve davranışlarımızı belirleyen değerler toplamı yani ‘nesnel’ gerçek aslında maddi dünyanın belirlediği ‘gerçek’ gerçeklik tarafından üretilen belirlenimler üzerinden kuruluyor.
İyi de bizimle ne ilgisi var?
***
Geçenlerde bizim Dr. Demet Hanım eşi Dr. Bülent Beyle aybaşı alacak listesi yapıyorlarmış. Bülent Bey ve Ece listeye ne eklese Demet bu acil değil diyerek itiraz ediyormuş. Sonunda Bülent masaya yumruğunu vurmuş
- O acil değil, bu acil değil burası da senin acil servisin değil.
Bizim evde de eşim şikâyetçi benden, bir türlü sofraya oturup yemek yemişliğimiz yok birlikte. Öğle geç kalmakla ilgili değil mesele. Ben oturarak bir iş yapamıyorum artık en fazla 10 dakika sürüyor yemem.
Her işimiz koşar adım.
Şöyle bir düşünelim birlikte kaçımız çocuklarımızı alıp öyle parka falan gezmeye gittik birlikte?
Vazgeçtim gezmekten, eğlenmekten kaçımız evimize gittiğimizde gereksiz öfke patlamaları yaşamıyoruz?
Sevdiklerimizi hiç gereksiz yere kırıp incitmiyoruz?
Acil Servisin üzerimizde yarattığı kör stresin, o inanılmaz gerilimin sonuçlarını hiç düşündük mü?
Kaçımız sigara içer?
Ya alkolle olan ilgimizi hiç düşündük mü? Kaçımız nöbet sonrası uyumak için bir iki bira çakmıyoruz.
Bir de şöyle bir bakın çevrenize kaç arkadaşımız boşanmış. Ya da şiddetli geçimsizlik yaşamakta?
Acil servis çalışanı mutsuz ve gerçek hayatta aslında bir birey olarak yok. Bizim belirleyenimiz de bu işte.
Çalışma süremiz dışında ki gerçek, sadece bizim olan hayatı koşar adım; yaşamadan geçirmek.
Acil servisin bize öğrettiği bir gerçeği daha aklımızda tutarak ‘ yarına kim öle kim kala’ ise o zaman hayatı ertelemeden yaşamak gerek.
En çok bizim hakkımız aslında insana yakışan bir hayat ve hatta sair zamanı nitelikli geçirmek. Aslında iş verimimizi de artıracak ama heyhat yine hayat koşar adım yaşanacak.