Kim Olmak İster?



Prof. Dr. Başar CANDER
[email protected]

 Başka konuda yazmak benim için lüks. Acil servis sorunları artarak devam ederken başka bir konuda yazı yazmak çok uygun olmasa gerek.

 

Acil servisler ülkemizde, belki de hiçbir ülkede olmadığı kadar sorunlu. İnanılmaz sayıda acil servis başvurusu var.

 

Bu insanlara ideal hizmet sunmak için önümüzde iki yol var. Ya hasta sayısı azalacak ya da hizmet veren personel sayısı ve acil servisler artacak. Tabii özellikle gerçek acil hastalarına gerekli hizmeti vermek için odak noktası acil tıp uzmanlarının sayısını arttırmak.

 

Düşünün, acil serviste, hayatınızın en kritik anlarında size bakacak doktorun ehil olmasından daha önemli bir konu olabilir mi sizin için?

 

O halde acil tıp uzmanlığını teşvik etmemiz çok önemli.

 

Ülkemizde acil tıp uzmanlığı 20. yılında. Ancak bu 20 yıl içinde, özellikle acil tıp uzmanı sayısı açısından gelmesi gereken yere ulaşamadı.

 

Bizden sonra acil tıp uzmanlığına başlayan birçok ülke çok daha hızlı yol aldı. Çünkü altyapıyı hazırlayıp öyle başladılar. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde ilk kurulduğunda önemine binaen hepimizin ilgi ve beğeniyle izlediğimiz ER dizisini çektiler. Acil tıp uzmanlığına teşvik ettiler. Şu an ABD’de en popüler branşlardan biri acil.

 

Bizde ise tam tersi bir tablo var önümüzde. 1993 yılında ilk kez acil tıp uzmanlık eğitimi başladığında büyük bir hevesle başlayan ilk asistanlardandım. Darende’de mecburi hizmetimi yaparken kazanmıştım acili. Birlikte çalıştığım arkadaş TUS’ta benden iki soru daha az yapmış ve aynı üniversitenin ortopedi bölümüne girmişti. Sonra ne oldu, ortopedi giderek artan bir ivme kazandı, bizim acil tıp ise dibe vurdu. TUS puanlarıyla ilgili grafiği YÖK üyesi bir hocamızdan almıştım. Son yıllarda en çok ivme kaybeden ve dipte yer alan grafik acile aitti. Geçen ay bu tabloyu Sayın Maliye Bakanı Yardımcısıyla paylaştım ve acildeki maddi sıkıntılardan ve özlük haklarının iyi olmadığından bahsettim. “Bu tablonun tam tersi olması gerekmiyor mu?” diyerek kendisi de bana hak verdi.

 

Şu an açılan acil tıp asistan kadrolarının çoğu boş kalıyor. Neden mi?

 

Acil servisler tıbbın en zor hizmet alanlarından biri.  Üstelik risk katsayısı da dorukta. Kendine ait başka zorluklar da var:

 

Şift çalışmanın güçlüğü: Gece gündüz döngüsü bozuluyor. Gündüz uykusunun yeterli olmaması, REM döneminin kesintileri sonucunda hâlsizlik, yorgunluk, ayrıca, artmış HT, peptik ülser, depresyon ve erken doğum riski…

 

Fiziksel, psikolojik hastalık riski: Acil nöbetleri sonucunda trafik kazalarının arttığı rapor edilmiş. Ayrıca, kritik hastaya müdahale ederken kendinizi yeterince koruyamıyor, çoğu durumda zamanla yarışıyorsunuz. HIV, hepatit, Tbc, KK gibi hastalıklara yakalanma riski artıyor.

 

Psikolojik açıdan: Acil çalışanlarında madde bağımlılığı, evlilik problemleri, boşanmalar daha fazla tespit edilmiş. Uykusuzluktan kaynaklanan ritim bozuklukları,

çalışma ortamında sürekli karşı karşıya gelinen sorunlar, diğer branş doktorlarıyla yaşanan krizler, haksız eleştiriler, hasta yakınları ile problemler…

Tabii medya ayağını da unutmamak lazım. Sürekli acil serviste bir olumsuzluk peşinde koşup bunu haber yapmaya gayret gösteren medya mensupları…

 

Hastalarla ilgili problemler: Beklemek istemeyen ve saldırgan tutum içerisinde olan hastalar. Herkesin kendisiyle anında ilgilenmesi gerektiğine inanan bir karakterde yetiştirilmiş insanlar…

 

Tıbbi hata yapma riski: En gelişmiş ülkelerde bile yüzde 5 civarında kalp krizi hastasının atlandığı rapor ediliyor. Yüzde 100 doğru yapmak zorundasınız, ama hastaya ayıracak ancak 5-10 dakikanız var.

 

Bu yazdıklarım, acil serviste yaşanan zorluklar konusunda anlattığım dersten birkaç başlık dersin yarısı bile değil, ama daha fazla karamsar bir tablo çizmek istemiyorum.

 

Sonuç olarak, bu kadar zorluklar yaşadığınız bir ortamda gece gündüz kahramanca âdeta sürekli ön safta çarpışan kahraman askerler gibi mücadele edeceksiniz, ancak kimsenin umurunda olmayacak bu mücadeleniz. Üstelik bazı basiretsiz idarecilerin de “mobing”ine muhatap olacaksınız.

 

Nasıl gelişecek acil tıp uzmanlığı bu koşullarda?

 

Elinizdeki bir avuç uzmanı da hayatından bezdiriyorsunuz. Oysa kimsenin çalışmak istemediği bu birimlerde bazen idealist duygularla bazen hizmet aşkıyla âdeta Katolik nikâhı gibi hiç ayrılmayacak şekilde acil tıp uzmanlığını tercih edenleri el üstünde tutmak, özlük haklarını iyileştirmek gerekmiyor mu?

 

Ülkemizde acil servis hizmetlerini daha yukarı taşımak için bu zorlu branşı diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sonuna kadar desteklemek, özlük haklarını iyileştirmek için daha kaç yönetimin değişmesi beklenecek?

 

Bu yazı 04 Kasım 2013 tarihinde Medimagazin'de yayımlanmıştır.

Bu makale 6622 kez görüntülenmiştir.

Yorumlar


Yazarın Diğer Köşe Yazıları

Köşe YazısıTarih
Acil Tıp ve Yan Dalları 09.05.2016
Mustafa Koç'un ardından 23.02.2016
“Yalancı Profesör” 26.01.2016
Değişmez mi? 04.01.2016
Yeniden İlk Aşk 17.11.2015
Seçim Sonuçlarında Roller 16.06.2015
Zübük 06.04.2015
Acil TV 09.03.2015
Sosyal Facia 09.02.2015
Ne Zaman İstifa? 12.01.2015
Güven Bana 15.12.2014
Nerede Yanlış Yapıyoruz? 01.12.2014
Bakış Açısı 22.09.2014
Taşlar Oturmuyor 01.07.2014
Yılan Hikayesi 02.06.2014
Liderlik... 26.03.2014
Binalar Tamam da… 24.02.2014
Koltuk Belası 29.01.2014
Olacağı Belliydi 31.12.2013
Ahlaklı Nesil 03.12.2013
Nöbet Bilmecesi 21.06.2013
Acil Tıp ve SGK 11.04.2013
Şeffaflık ve Kayıtlar 26.03.2013
Şeytan Taşlamak 25.03.2013
Acil Servis Yükü ve Kritik hastalar 01.03.2013
İade-i İtibar 04.02.2013
On Yıl Geçmiş 09.01.2013
Yeter! Bizi Rahat Bırakın! 04.12.2012
Esaretin Bedeli 05.11.2012
Asistan Arkadaşımızın Vefatı 08.10.2012
Avrupalı Acilciler Türkiye'de 03.09.2012
Şiddet ve Sezaryen 04.06.2012
Üniversitede Seçim mi, Skandal mı? 07.05.2012
Kaht-ı Rical 02.04.2012
Paramparça 06.03.2012
Başhekim mi, Holding Yöneticisi mi? 09.01.2012
Platini Haklı mıydı? 05.12.2011
Bu Ne Şiddet! 15.11.2011
Nerdeyiz? 26.04.2011
YAZARLAR


AYIN MAKALESİ