Sağlık sisteminde dönüşümler devam ediyor. Bu çalışmaların hep daha iyiyi yakalamak için olduğuna inanmak istiyoruz. On on beş yıl öncesine göre de hayli düzelen konular olduğunu müşahade ediyoruz.
Bu dönüşüm ve gelişme çabalarının yeterince iyi sonuçlar verip vermediğinin irdelenmesi hem çalışanların hem de yöneticilerin göz ardı etmemesi gereken önemli bir nokta.
Doktorlar açısından baktığımızda, en azından mutlu çalışma ortamları ve tatmin konusunda büyük problemler yaşandığı aşikâr… Başta bazı üniversitelerde olmak üzere birçok yerde özlük haklarının kötüye gittiğini ifade eden, mutsuz olan önemli bir çalışan kitlesi var.
Hasta açısından bakıldığında durum farklı görülebilir. En azından, kritik olmayan hasta açısından toplumda bir memnuniyet algısı olduğunu ifade edebiliriz. Ancak, konu incelendiğinde başta kritik hastalıklar olmak üzere gerçek hastalar alması gereken tıbbi hizmeti alabiliyor mu? Örneğin; acil servislere her zaman ve her hastanede başvurabiliyorsunuz. Peki, günde bin ve üzeri hastanın başvurduğu bu odak noktalarda gerçek acil vakalar gerektiği gibi bakım alabiliyor mu? Bunu acil servislere başvuran o kalabalık kitle kendisine soruyor mu? “Ben gerekli hizmeti aldım.” diyebiliyor mu? Sağlık personeline yönelik şiddetin bu kadar arttığı bir sistemde hastalar için iyi bir sistem olduğu söylenebilir mi? Memnun kalanlar şiddet mi uyguluyor?
O hâlde, hem doktorlar hem çalışanlar hem de hizmeti alanlar açısından sorunlu bir sistem olduğu sonucu çıkabilir. Peki, 10-12 yıllık dönüşüm neden bu kadar sorunu beraberinde getirdi? Bir yerlerde hata olmalı. Sorunu sadece o sorun olarak görmek ve o sorunu çözmeye yönelik adımlar atmak hep yeni sorunlar doğuruyor. Bunun yerine, sistemleri sorgulamak ve sorunları genel bakış açısıyla çözmek gerekiyor. Sistem istenilen sonuçları vermediğinden, sorunlar sürekli devam ettiğinden yerel çözümler önem kazanıyor. Tabii bu durumda idarecilerin olaya bakış açıları ve çözüm yöntemleri, idari yetenekleri ön plana çıkıyor. Sistem tam oturmuş olsa, yöneticilerin yerel bakış açılarının çok önemi olmayabilirdi. Ancak günümüz şartlarında yöneticilerin idare biçimleri herkesi çok etkiliyor.
Acil servis özelinde baktığımız zaman bu konu çok daha fazla önem kazanıyor. Belli bir standart yakalanmadığı için idarecilerin acil servise bakışı, acil servis çalışanlarına yaklaşımı, onlara biçtikleri rol o kliniğin şeklini oluşturuyor. Oysa gelişmiş sistemlerde böyle bir şey söz konusu olamaz. Acil çalışanlarına farklı birimlerde farklı roller biçilemez. Bu konu sadece çalışanlar açısından değil, acil servislerde verilen hizmetler ve acil servis hizmet alanlarında da son derece önem arz ediyor. Kimi yöneticiler dar bakış açısıyla, bazı yerlerde zaten çok zor şartlarda çalışan acil çalışanlarına neredeyse “mobbing” denilebilecek uygulamalar yaparken, acil servislerin çalışma alanlarını da oldukça kısıtlı değerlendiriyorlar. Kritik hasta bakımının ve bir insan hayatının önemini bazen bir cihazın, bir malzemenin hayat kurtaracağı gerçeğini göz ardı edebiliyorlar. Ama yöneticiniz ufku açık biriyse hastane bütçesinin yüzde 30’unu teşkil eden acil servislerin önemini biliyorsa, acil çalışanlarının zor çalışma şartlarını bilerek onları destekliyorsa standardı çok yüksek hizmet alanları oluşturuyor.
Geçenlerde, bir üniversitemizle ortak sempozyum düzenlemiştik. Karadeniz Teknik Üniversitesiyle Trabzon’da. Yeni acil binası yapmışlar. İki katlı… Devasa, örnek bir acil binası. İçinde her şeyin iyi düşünüldüğü, her türlü hastaya hizmet verecek şekilde tasarlanmış, donanımı son derece güçlü… Her şey olması gerektiği gibi… Sayın rektörün ve Sayın dekanın çabalarıyla göz kamaştırıcı bir hizmet planlamışlar.
Buna benzer örnekler de var. Yeni, geniş donanımlı acil servisler… İşte, idareciniz acil hastalara önem veriyor ve acil tıbbı algılayabiliyorsa çalışan olarak çok şanslısınız.
Ancak, bunun onda biri yeri çok gören, acil çalışanlarını küçümseyen, donanımın önemini bilmeyen bir idareciniz varsa, çalışma ortamınız zehir olduğu gibi hastaların aldığı hizmet kalitesi de oldukça düşebiliyor.
Sizce hangi idarecilerimiz çoğunlukta?
Bu yazı 22.09.2014 tarihinde Medimagazin'de yayımlanmıştır.