Hep hasta sayısının çok olduğundan şikâyet ettik. Acil servis çalışma koşullarının zorluğundan, acil tıbbın ülkemizde istenen yere bir türlü gelemediğinden, teşvik edilmediğinden, özlük haklarının iyi olmamasından…
Ancak, acil tıbbın 20 yıllık geçmişi bize çok şey öğretti. Uzmanlık eğitiminin birçok gelişmiş ülkeden önce başlamış olması da gerek akademik gerekse deneyim açısından bizi birçok ülkenin önüne geçirdi. Türkiye’de yakaladığımız bu tecrübeyi diğer ülkelerle paylaşmaya ve ihraç etmeye başladık. İlk olarak kardeş ülke Bakü’den ve gönül coğrafyamızdan işe başlamıştık. Bunu Makedonya takip etti.
Avrupa’da yaptığımız çalışmalar sonucunda Türkiye’de gerçekleştirilmiş en büyük Avrupa Acil Tıp Kongresini düzenlemek de bu işlerde dönüm noktası oldu. Bu çalışmalarımızı kurumsal düzeye getirdik. Geçen yıl acil tıp ve onun önemli bir bileşeni olan kritik bakımı birleştirerek 1. Uluslararası Acil Tıp Kritik Bakım Kongresi’ni gerçekleştirdik. Türkiye acil tıbbının önderliğinde gelişen bu kongre, sekiz uluslararası derneğin işbirliğiyle gerçekleştirildi: Hindistan, Japonya, Avusturya, Polonya, İran, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Birleşik Arap Emirlikleri. Kongre sonunda bazı ülkeler gelecek yıllarda bizimle olmak istediklerini ifade ettiler.
Şimdi ise yine Türkiye önderliğinde büyük bir organizasyona hazırlanıyoruz. Bu sefer iş daha büyük. Beş kıtadan 15 dernek, ortak bir organizasyonu, Kıtalararası Acil Tıp Kongresi’ni Türkiye’de gerçekleştirecek. Mayıs ayındaki bu dev organizasyona ABD, Kanada, Afrika, Latin Amerika, Avrupa ve Asya’dan 15 dernek organize ediyor. Tüm bu çalışmaların Türkiye önderliğinde yapılması bize büyük gurur veriyor. Evet, şu anda bilimsel anlamda acil tıpta liderlik yapmaya çalışıyoruz. Bunda konjonktürün de önemi var. Ancak 90 milyondan fazla hasta başvurusu olan bir sistemin temsilcileri olmak da buna katkı sunuyor. Tabii gönül ister ki doktorların çalışma koşullarında da önderlik yapacak duruma gelelim. Ancak bu konuda tablo hiç iç açıcı değil. Yetersiz ücretlerden tutun, şiddet olaylarına, çalışma koşullarının ağırlığına kadar tüm sorunlar önümüzde duruyor.
Yıllara dağılmış, planlanmış stratejiler yok. Günlük yaşamaya, günlük çözüm üretmeye devam ediyoruz. Şu anda en az tercih edilen branş olmaya açık ara önde devam ediyoruz. Lütfen buna tedbir alalım, demekten dilimizde tüy bitti. Neyse ki bunlar kongre gündemindeki konular değil.
Biz neden bu kadar yurt dışına açıldık. Herhalde ülkemizde sözümüzü dinletemediğimiz için mutluluğu başka yerlerde arıyoruz. Tabii çalışmalarımız kongrelerden ibaret değil. Bazı ülkeler bizden eğitim kursları talep ediyorlar, aynı zamanda asistanlarımızı rotasyonla göndermemizi isteyen ülkeler de var. Aslında bu çalışmalar bir nevi rüştümüzü ispat niteliği taşıyor. Keşke diğer ülkelerin bize inandığı gibi ülkemiz yetkilileri de bizi anlasa ve inansa…