Toplum yapısının sağlıklı ve huzurlu olmasında en önemli çimentolardan biri güven duygusudur. Hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biridir etrafımızda güvenilecek insanların, dostlarımızın olması… Gözü kapalı bir şeyler emanet edebileceğimiz, sırtımızı rahatlıkla dönebileceğimiz insanlara hayatımızın her anında ihtiyaç duyuyoruz.
Tabii “güvenmek”, içi oldukça dolu olan bir kelime... Güvendiğimiz kişilerin müsavi şartlarda değil, en zor anlarda hakkınızı koruyor olması gerekir… Daha da önemlisi, menfaatler çatıştığında belki de sizi kendine tercih etmeli, sizin hakkınızı ve menfaatinizi kendi çıkarlarından üstün tutabilmeli, tabii siz de onun için aynısını yapabilmelisiniz… Bu tarif biraz da îsâr duygusunu anlatıyor herhâlde… Ümmetin en önemli hasletlerinden…Fakat günümüzde böyle güvenebilecek insanlar bulmak çok kolay olmuyor; “kibrit-i ahmer” gibi böyle insanlar…Böyle olunca da hayat çok daha zor. Çünkü sürekli sırtınızı korumak, arkanızı dönmemek zorunda kalıyorsunuz. Bireyler böyle olunca, kaçınılmaz olarak toplumda da güvensizlik duygusu yaygın oluyor.
Burada hayatımızı etkileyen en önemli faktörlerden biri de kurumlara olan güven problemi… Geçmişe baktığımızda, kendi hayatımızda da çevremizdeki insanların hayatında da kurumlara güven duygusunu kaybettiren acı tecrübeler mevcut… Böyle olunca da genel güvensizlik toplumda önemli belirleyici faktör oluyor. Yaşadığımız birçok problemde bu duygu etkili oluyor. Bunun en çok hayatımızı etkileyen taraflarından biri ise devlete ve kurumlarına güvenememek… Bu başlı başına büyük bir sorun… Yöneticilerimiz bu konunun üstüne daha çok gitmeli, vatandaşın devlete güvenmesinin en önemli gelişmişlik düzeyi göstergelerinden biri olduğunu kabul etmeli… Bu çok kolay değil. Bunun altında çok uzun yılların getirdiği birikim var. Geçmiş onlarca yılın uygulamalarını aklamak çok kolay olmayacak…
Sağlık sistemimizde bu güvensizlik belki de hak ettiğinden daha fazla belirleyici… Çünkü özellikle sevdiğimiz insanların hayatı söz konusu olunca daha ince eleyip sık dokuyoruz. Kendimize bakalım… Yakınımızın kritik hastalığında herhangi bir hastaneye veya o konunun uzmanına hemen başvuruyor muyuz? Biz de sağlık sektöründe hizmet verenler olarak bu hastalığa neresi daha iyi bakıyor, tanıdık bir doktor var mı, diye araştırmıyor muyuz? Neden? Çünkü bizim de içinde bulunduğumuz sistem ve çalışanları hakkında soru işaretlerimiz oluyor. En iyi hizmet verecek yeri, en iyi doktoru araştırmak doğal, ama eğer sisteme güvensizlikten kaynaklanıyorsa bu çok iyi değil.
Bir süre önce, TBMM Şiddet Araştırma Komisyonuna davet edilmiş, şiddetin nedenleri üzerine bilgiler sunmuştuk. İlk başta yer alan nedenler arasında bu güvensizlik duygusunun bulunduğunu orada da ifade etmiştim. Hasta ruhlu insanlar sebep olsun olmasın şiddet arayışı içindeler… Bunun dışında birçok olayda, altta yatan neden karşı tarafa güvenmemek… Doktorlara daha çok güvenilen günlerden bugünlere nasıl geldik, medyadan politikacılara herkesin payı var… Yıkılan bir şeyi tekrar yapmak çok kolay değil… Ama daha kötüsü, bir adım ötesini dahi düşünmeden hoyratça bu güveni yıkacak davranış ve söylemlerde bulunmak. Mehmet Âkif’le bitirelim:
Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.
Sade sen gösteriver “işte budur kubbe” diye
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.
Bu yazı 15 Aralık 2014'de Medimagazin'de yayımlanmıştır.