Sağlıkta reformlar yapıldı. Sağlıkta dönüşümle aksayan yönler varsa da eskiye nazaran birçok iyileştirme de yapıldı. Yeni uygulamalar yanında, en ücra köşelerde modern hastaneler inşa edildi. Ancak, sürekli hizmet vermek zorunda olan hastanelerde bu dönüşümü gerçekleştirmek oldukça zor. Yine de, birçok ilimizde mekânlarda iyileştirmeler yapıldı.
İyi bir hizmet vermek için üç temel konu önemlidir. Bunlar: Mekân, ekipman ve personel konusudur. Ne kadar iyi bir ekibiniz olsa da, mekân uygun değilse verilen hizmetlerde aksamalar olacaktır. Mekân iyi diyelim. Ne kadar iyi doktor olsanız da, gerekli malzemeler yoksa hastaya iyi bir müdahale yapma şansınız da olmayacaktır. Dolayısıyla kaliteli sağlık hizmeti için bu üç temelin de sağlam olması gerekir.
Oysa sağlıkta dönüşümle daha çok fonksiyonel iyileştirmeler yapılmaya çalışıldı. Prosedürler değiştirildi. Herkesin kolayca sağlık hizmetine ulaşması hedeflendi. Bunu takip eden iyileştirme ise mekân iyileştirmesi oldu. Ülke genelinde birçok yeni hastane açılmakla birlikte, çok büyük hizmet yükü çeken birçok köklü hastanemizde mekân iyileştirmesi yapılamadı.
Yolunuz Cerrahpaşa Tıp veya İstanbul Tıp gibi ülkemizin marka hastanelerine düştü mü hiç? Ya da sağlık sektörünün 70-80 yıllık devasa eğitim araştırma hastanelerine?..
Gördüğümüz manzara gerçekten inanılmaz gibi. “Bu yüzyılda, bu modern çağda böyle bir hastane olur mu?” diye düşünmeden edemezsiniz. Ancak, bu hastaneler yine de ülkenin gerçek sağlık problemlerini çözen ana merkezler olmaya devam ediyor. Bunlarla yeni inşa edilen modern hastaneler arasında devasa bir fark var yapısal açıdan. Dönüşüm planlanırken bu yenilemeleri içeren sistematik bir planlama gerekiyordu.
Gelelim malzeme kısmına.
Özellikle performansa dayalı sistemin yönetici performansına da şamil olmasından dolayı en azından bir kısım yöneticiler, masrafı nereden kısabilecekleri telaşıyla hareket etmek zorunda kalıyor. Oysa sağlık sistemine, teknolojinin gelişimine paralel olarak, her dönem yeni ve daha iyi hizmet vermeye yönelik donanımlar katılıyor. Bırakın bu yeni teknoloji ürünlerini hastanenize katmayı, normal kullanılması zorunlu malzemelerde dahi ciddi alım problemleri yaşanıyor. Bazen hayati müdahaleleri elinizde ilaç veya uygun malzeme olmadığı için yapamadığımız dönemler oluyor mu acaba? Evet, her hastaya ilk fırsatta en uygun eşit sağlık hizmetini devletin her an sağlaması kulağa hoş geliyor ama dönüşüm yapılırken bunun ekonomik altyapısı da hesaplanmalı ve iyileştirme sistematik olmalıydı.
Peki, mekânda iyileştirmeler yapıldı yapılıyor, hadi malzeme sorununu da ekonomik çözümlerle hallettik diyelim. İşte, o zaman karşımıza en önemli problem çıkıyor: İnsan kaynağı, yeterli sayıda sağlık personeli!
Bunu da bir nebze çözdüğümüzü farz edelim. Asıl problem ise bu personelin niteliği. Yani nitelik olarak ne derece iyi bir hizmet verebiliyor bu personel. Bunu maalesef hasta bakıcıdan uzman doktora kadar sorgulamamız gerekiyor. Bunun en önemli ölçütü, kritik bir hastaya ne kadar başarılı müdahale yapıldığıdır.
Yapılan onca eğitime rağmen halen entübe edilmeden veya defibrile edilmeden gelen vakalardan tutun da acil serviste ve yoğun bakımda yapılması gereken müdahalelerin yapılmadığı bir sistem var mı? Yoksa her şey olması gereken şekilde yapılabiliyor mu? Solunum yetmezliği olan hastalara gerekli mekanik ventilasyon uygulaması her an yapılabiliyor mu? Hastalarımızın kaçına 24 saat acil diyaliz yapabiliyoruz? Gastrointestinal kanamalara 24 saat endoskopi yapılan kaç merkez var? Son kılavuzlarda belirtildiği üzere mekanik ventilasyonda olan hastalara dahi anjiyo yapılabiliyor mu veya hemodiyaliz? Gece geç saatte acil servise gelen hastalara ihtiyaç anında hemen EKO yapılabiliyor mu? Bradikardik hastalara 24 saat “pace” takılabiliyor mu? Üçüncü basamak hastaneler bu uygulamaların hepsini yapabilecek şekilde planlandı mı?
Bütün bunları sahada yaşanan deneyimlere dayanarak ve maalesef çoğu yerde uygulanmadığını bilerek yazıyorum. Bir sağlık sisteminin başarısı, kritik hastalara müdahaledeki başarısıyla ölçülür. Yoksa otelcilik hizmetleriyle gerçek başarıdan söz edemezsiniz, sadece bazı konularda insanları mutlu edersiniz.
2009 yılındaki Tebliğ’de bunların çoğu zorunlu tutuldu, ancak maalesef birçok büyük hastanemiz halen bu hizmetleri veremiyor.
Şehir hastaneleri çok büyük bir proje. Ancak, sistemde binadan daha önemlisi içeride ne yapıldığıdır. En zoru da, bunları yapacak yetenek ve karakterde insan gücü sağlanmasıdır.