Zaman hızla geçiyor. Yaşantımızda değişiklikler baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Yeni gelişmelere adaptasyon o kadar çabuk oluyor ki geçmiş şartları hatırlamakta bile çok zorlanıyoruz. Beş altı saat cep telefonu yanımızda olmadığında sanki hayat durma noktasına gelmiş gibi hissediyoruz. Oysa çok değil, on beş yıl öncesinde cep telefonları yoktu ya da yeni yeni yaygınlaşıyordu. Sahi, o zaman çarşıda pazarda gün geçirdiğimizde, örneğin; acil bir durum bize nasıl iletiliyordu hatırlamıyoruz bile. Aslında hayatın her alanında buna benzer değişiklikleri yaşıyoruz ve hemen adapte olup geçmiş şartları çoğunlukla unutuyoruz. Peki, her şey bu kadar çabuk değişiyor mu?
Hayır. Bazı şeyler yıllar geçmesine rağmen değişmiyor. Bu değişime direnenlerin başında da medyadaki mantalite geliyor desek çok yanılmış olur muyuz? Medya teknolojik olarak çok fazla değişti ama mantalitede ciddi bir direniş var. Acaba bu medyayı yönetenlerin değişmemesinden mi kaynaklanıyor?
Tabii bazı konularda ciddi değişimler var. Ancak, örneğin; doktorlara, sağlık çalışanlarına yönelik haberlerde bir değişiklik var mı? Mümkün olduğunca olumsuz sağlık haberleri vermek, yargısız infazlarla sağlık çalışanlarını suçlayarak haber yapmak medyanın değişmez prensiplerinden biri. Üstelik hiçbir görüşte aynı bakış açısında olmayan medya grupları iş sağlık haberlerine gelince nasıl ortak tavır gösteriyorlar?
Mesele sadece sağlık haberleri de değil. Örneğin; memleket meselelerinin tartışıldığı ve aydın sıfatıyla toplumu bilgilendiren tartışma programlarını izliyor musunuz? Gerçekten sakin bir şekilde ben izleyemiyorum. Yorumlar o kadar değişik ve mantık silsilesinden uzak geliyor ki. Koskoca profesörler, meşhur ekran yüzleri adeta zekâmızla alay eden yorumları nasıl yapabiliyorlar. Peki, bunlar gerçekten toplumun aydın yüzleri mi?
Bu köşede zaman zaman Bostan ve Gülistan eserinden alıntılara yer veriyorum. Yüz yıllar öncesinde yazılmış bu eserde Sadi’den bir alıntı yapalım yine: “Hiç kimse cahil olduğunu itiraf etmez bir kişi hariç. Başkasının sözü bitmeden söze giren kimse hariç.” Ekrandaki tartışma programlarına bir de bu gözle bakalım. Aydın sınıfımızda herkesin birbirinin sözünü nasıl kestiğini göreceğiz. Topyekûn herkesi aynı kefeye koymak doğru değil ama keşke çoğunluk böyle olmasa idi.
Baktık ki bu medyada bize pek yer vermeyecekler, biz de ATUDER olarak Hayatta Kal Derneği ile birlikte yeni bir projeye imza attık. Bu hafta yayın hayatına giriyor Acil TV. Amacımız, özellikle sağlık haberleri konusunda farklı bir bakış açısı geliştirmek. Bunun için her gün canlı haber programı sunacağız. Tabii tek haberler değil, mümkün oldukça sağlık okuryazarlığını artıracak, aynı zamanda sağlıkçıların dünyasını medya yoluyla tanıtmak amacıyla birçok program planlanıyor. Bu çok küçük bir adım ama unutmamak gerekir ki uzun yolculuklar da küçük adımlarla başlar. En azından haksız bir şekilde yargısız infaza maruz kalan meslektaşlarımızın sesi olmaya çalışacağız
Bu projenin ana hedeflerinden biri de toplumda hastane öncesi ve hastane içi acil bilincini yerleştirmek. Bununla birlikte özellikle “online” eğitimlerle kalp masajı uygulamasını bazı gelişmiş toplumlardaki gibi halka yaymak. İlk yardım çalışmalarını güçlendirmek. Çok geniş bir alanımız var, bu geniş alana uygun olarak çok değişik programları da gündeme taşımak istiyoruz.
Umarım, çalışmalarımız hedefe ulaşma yolunda destek görür ve bazı şeyleri iyileştirmek için katkı oluşturur.