Başbakanımızın “Dindar nesil yetiştireceğiz.” sözünü hatırlarsınız.
Konuya başka bir açıdan bakıp bunu “ahlaklı nesil” olarak ifade etmek daha doğru olur mu acaba?
Ahlaklı olmak hayatın her alanında yaşadığımız sorunların çözümünde önemli bir nokta. Sağlık alanında yaşanan şiddetten tutun da, aslında her alanda yaşadığımız problemlerin altında ahlak problemi yatıyor. Haberleri takip ettiğinizde bu problemin nasıl yaygın olduğunu, her sorunun altında önemli temel bir unsur olduğunu anlıyoruz.
“Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Öğretisinden, şimdi öğretmen, müdür bıçaklayan, yaşlılara saygı gösterip yardım etmemiz gerekirken onların zafiyetlerinden yararlanarak soymaya kalkan, öldüren, şiddet uygulayan, karşılaştığı sorunları şiddet uygulayarak çözmeye çalışan insanlarla bir arada yaşıyoruz.
Neden böyle bir toplum olduk?
Eğitim sistemi bu açıdan sorgulanmalı mı? İnsanlar nasıl daha olumlu davranan bireyler haline getirilir? Bu, doğuştan gelen değiştirilemeyecek bir durum değilse bunda eğitim sisteminin son derece önemli olması gerekir.
Peki, bizim eğitim modelimizde ahlaklı nesil ve bireyler yetiştirmek için nasıl bir program uygulanıyor?
Kişi eğitim sisteminde çok başarılı sonuçlar alabilir ama bu kişinin aynı zamanda ahlaklı olmasına da ihtiyacımız yok mu? Örneğin; hiçbir ahlak eğitimi almamış, karakter olarak sorunlu bir kişi bu sistemde başarılı olup örneğin; bir hâkim veya savcı olursa buna engel bir durum söz konusu mu? Bu hâkim eğer ahlaki değerlere sahip değilse istediği kadar hukuk derslerinde başarılı olsun, eğer adil değilse davasını gördüğü kişilere haksızlık yapıyorsa buna nasıl engel olacağız? Bunu tüm meslek grupları için düşünelim ve gelelim bizim tıp alanına ve sağlık hizmetine…
“Acil servisler hastanenin vitrinidir.” deriz hep. Ama bunu başka bir açıdan değerlendirelim. Evet, acil servisler bir vitrindir, ama bu aynı zamanda bir hastanede hangi doktorun nasıl hizmet verdiğini, hastalara yaklaşımını, kliniklerin hasta bakımındaki tutumlarını da gösteren bir vitrindir. İdareciler veya iyileştirme iddiasında olanlar bir ay acil serviste çalışsınlar, kimin nasıl doktor olduğunu, kişiliğini, karakterini, bilimsel düzeyini hemen anlarlar.
Malumunuz, acil servislerin verdiği hizmetlerin en önemli parçalarından biri konsültasyonlardır. İşte bu konsültasyonları inceleyerek her branşın acil hastalara yaklaşımını ve çalışma ahlakını anlayabilirsiniz. Sürekli acil serviste çalışan kişiler olarak biz de bunu yakinen müşahede etmekteyiz.
Peki, ne oluyor bu konsültasyonlarda:
Kritik hastaya geç gelen doktordan tutun, hastayı bir türlü yatırtmayan, tedavisini üstlenmeyen, “Benlik bir şey yok.” deyip çekip giden o kadar çok çalışanımız var ki…
Hasta komada, multi organ yetmezliği gelişmiş, neredeyse her tarafında bir problem var, ama hastayı sekiz branş değerlendirmiş; tedavisini üstlenen, “Bu benim hastam.” diyen hiçbir branş yok.
Bu her gün birçok vakada yaşanan bir sorun acil servislerde… Bir keresinde, hiçbir klinik üstlenmeyip “Bize göre sorun yok.” Deyince, “Glaskow koma skalası 5 olan hastaya psikiyatri mi çağırayım?” demiştim. Cerrahi branşlarda, multi travmalarda da bu problemi çoğu kez yaşıyoruz. Kafa travması, kot fraktürü, batın yaralanması olan neredeyse tüm kemikleri kırılmış hastaya gelen her konsültan aynı notu düşmüş: “Acil cerrahi girişim düşünülmedi, ilgili klinikte takibi uygundur.” Bu not biz acil servis çalışanları için çok tanıdık.
Bu konuda kişisel farklılıklar olduğunu da vurgulamak lazım. Günlerce başka hocanın yatırmadığı hastayı sağduyulu bir hocamız görür görmez yatırıyor? Hasta aynı hasta.
Peki, fark nereden kaynaklanıyor? Çalışma ahlakı dediğimiz şey işte tam da burada karşımıza çıkıyor. Maalesef bu konu hiç gündemde değil, ama giderek daha fazla bir şekilde çalışma ahlakını kaybediyoruz. Aslında acil servislerde yaşanan problemlerin çok önemli bir nedeni işini düzgün, dürüst yapmayan kişiler.
Tabii bunun başka gerekçeleri vardır. İnsanları defansif tıbba iten, risk almasını engelleyen, yaptığı işleri takdir edecek yerde haksız bir şekilde değerlendiren başta basiretsiz idareciler olmak üzere toplumun her kesiminden insanlar da bu sonuçları doğuruyor. Ama bizim de her alanda ciddi boyutta çalışma ahlakına ve her alanda ahlaklı bireylere ihtiyacımız var.
Yurt dışında, özellikle ABD’de eğitim gören arkadaşlarımızdan çok sık duyduğumuz bir söz vardı. Aslında eğitimde bize göre geri olduklarını örneğin; bize ilkokul birinci sınıfta öğretilen şeyleri onların 3 veya 4. sınıfta öğrendiklerini vs.
Geçenlerde orada büyümüş, yetişmiş bir arkadaşımla görüşürken aldığı eğitimden bahsetti. “İlkokulda ilk sınıflarda biz çok az matematik, dil bilgisi ve diğer dersleri gördük. İlk üç yıl eğitim hep insanlarla iletişim ve iyi insan olmak odaklıydı.” dedi.
Ne dersiniz kim haklı?