Bir filmi neden defalarca izleriz? İnsan aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak ister mi?
Cevabı bilemiyorum ama birçok kaliteli filmi defalarca izlediğimiz olmuştur, örneğin; “Esaretin Bedeli” gibi. Her izlediğinizde farklı bir tat alırsınız nedense. Tekrar film derken, bizde en çok Kemal Sunal’ın filmleri defalarca izlenir. Bazen uydu yayında 20 kanalda Kemal Sunal filmi görebilirsiniz. Zaten kendisi de doktora tezini bu konu üzerine yapmıştı. Ben de çok izlerim.
Bu filmlerde her seferinde, toplumsal yozlaşmanın komedi biçiminde önümüze geldiğini görebiliyoruz. Aslında toplumun değer yargılarına bir bakış açısı var çoğu zaman eleştirel bazda. Bu filmlerin en önemlilerinden biri de “Zübük”. Herhâlde “Zübük” filmini izlemeyen yoktur. Birçok filmde belli zaman dilimindeki toplumsal yapının eleştirisini ortaya koyan bu filmler arasında “Zübük” herhâlde her zaman dilimine hitap ediyor.
Kendi zaman dilimimize bir bakalım. Şu anda “Zübük” karakteri revaçta mı? On iki yıllık uzun bir iktidar dönemi olunca muhalif durmak yerine “zübük” karakterler daha mı fazla iş yapıyor? Bu, her devrin adamından farklı bir durum. Daha ötesi, “Meclisin önünden geçip Mecliste bulundum, Dün Bakan Bey’le birlikteydik (Genelde çoğul kullanılır)”… Ne kadar birlikteyse… “Müsteşar Bey’e ilettim…” Çok bir ağırlığı olmayan kişiler nasıl oluyor da her gün birileriyle temasta oluyor? İşin garip kısmı da bu kişilerin ortalıkta dolaşıp yaptığı bu işler bir şekilde maya tutuyor ve bizim zübükler bir şekilde koltukları dolduruyor. Kimden bahsetseniz bu zevatın onlarla bir ortak yönü, ortak bir mesaisi oluyor. Bir komedi gibi, yaptıkları işleri düşündükçe gülüyorsunuz ama ortaya çıkmadıkça geçerli akçe oluyor.
Bir toplumun idari mekanizmalarında adam seçimlerinde zübükler ne kadar az yer buluyorsa, o yönetim o kadar başarılı. Sanırım bu dönemde zübükler cirit atıyor. İşlerin çok yoğun olduğu ortamlarda ince eleyip sık dokumazsanız bunların yolu açılıyor. Bu durumdan çok şikâyetçi olanlar var. Belki hepimizin etrafında bu tip insanlar var, bu konu çok kişiye yabancı değil. Benim merak ettiğim, acaba üst düzeyde olsak biz de bu zübükleri fark edemeyecek miydik? Çünkü birçok iyi niyetli insanın bu konuda aldandığını görüyoruz. Çünkü kişilerin zübük karakteri alta yönelik iş yapıyor. Üste karşı başka bir yüz kullanıyorlar. Global anlamda birçok reformu başaran ve sağduyu sahibi kişiler tarafından başarılı bulunan yönetim maalesef bu zübük karakterlerini tespit etmekte ve uzaklaştırmakta pek başarılı görünmüyor.
Neden? Çünkü menfaatler çakışıyor, doğruyu değil de menfaati öncelerseniz gerçekleri görmekte zorlanabilirsiniz. Tabii işin diğer boyutu ise bu kişilerin yakından tanımak fırsatı olamıyor. Araya giren referanslar vasıtasıyla işler yürüyor. Baştaki dürüst olabiliyor ama yeterli tanıma fırsatı olmadığı için hak etmediği bir yetki verebiliyor. Bu yetki ise yukarıdakilere pozitif, aşağıdakilere ise olumsuz kullanılıyor. Sonuçta üsttekilerin beğendiği, ancak alttakilerin veryansın ettiği karakterler ülke yönetiminde söz sahibi olmaya başlıyor. Zübük ise olmadığı hâlde diğer insanları kandırmak için bir makama bin katarak iş bitiriyor.
Ama her zübük hikâyesinde mutlu son olmaz tabii. İçi boş insanlardan çıkan ses eninde sonunda anlaşılıyor ve sahibinin ne olduğunu ele veriyor. Bize de bu anı beklemek ve hikmet gözüyle izlemek kalıyor: “Ârif ânı seyreyler…” (Marifetname İbrahim Hakkı Hazretlerinden).