On Yıl Geçmiş



Prof. Dr. Başar CANDER
[email protected]

Sağlık sisteminde birçok yeni düzenleme yapılıyor. Çok dinamik bir süreç yaşıyoruz. On yıllık reform ve değişim hareketinde birçok büyük değişim yaşandı. Bazı insanlar çok takdir etti, bazıları eleştirdi. Bir kısım insanlar da olumlu yönleri takdir ederken, olumsuz yönleri olduğunu da vurgulayarak bunları eleştirdi.

 

Şu bir gerçek ki, sağlık hizmetinin istenilen düzeye gelmesi çok kolay bir durum değil. Acaba dünyada hangi ülke bunu en ideal şekilde yapıyor? “Evet, işte mükemmel sağlık sistemi bu!” diyebileceğimiz bir ülke var mı? Ben bulamadım. Bilen varsa ve iletirse çok sevinirim.

 

Sağlık hizmetleri zor, bir o kadar da karmaşık hizmetler. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, son 10-15 yıllık süreçte biraz daha karmaşık hale geldi.

 

1980’li yıllara kadar sağlıkta kabul edilmiş belirli gerçekler vardı ve bunların eğitimi yapılıyordu, üstelik bu bilgiler kısa sürede değişmiyordu. Şimdi ise bugün doğru dediğimize kısa sürede yanlış diyebiliyoruz. Artık klasik tıp eğitimiyle yol alma şansı da kalmadı. Binbir uğraşla edindiğiniz bilgilerin kısa süre içinde anlamsızlaştığını, hatta yanlış olduğunu görmek her seferinde yeni bir sürece değişeceğini bilerek girmek nasıl bir duygu? Diğer bilim dallarında da bu hızda değişimler yaşanıyor mu?

 

Sağlık sektöründe en büyük problemlerden biri de, hizmet ve eğitimin iç içe girmiş olması. İşte, bu konuda ülkemizde maalesef daha kötü bir tablo var gelişmiş ülkelere göre. Çünkü bizde bu konu ayrılmaz bir sarmal halinde. Bu yüzden verilen hizmetleri mi önceleyeceğiz, yoksa eğitim ana amaç mı olacak, gerçekten bu konuda ne yaptığını bilmez bir durumdayız. Bu da aslında, yetişmiş insan gücü ve ekonomik kaynaklarla ilgili yapılması gereken bu işlerin birbirinden ayrılması, ama bunun için çok daha fazla sayıda uzman doktora ihtiyaç var. Yani, hizmeti uzman doktorlarla yürütmek için. Biz ne yapıyoruz, hizmetin yükünü asistanlara çektiriyoruz. Asistanlar ise eğitim almak üzere gelen insanlar. Böylece hizmet kalitesi istenilen düzeyde olmadığı gibi, asistan olmayınca da bütün işler aksıyor. Koskoca beyin cerrahi, kalp-damar cerrahisi, ortopedi gibi klinikler iki üç asistanla hizmet vermeye çalışıyor. Uzman kaç tane? Hiç yok!

 

Bu sistemin değişmesi elzem. Hizmetler uzmanlar tarafından verilmeli, asistanlar daha çok eğitim odaklı hizmet sektöründe bulunmalı.

 

Evet, sağlıkta çok iyi şeyler yapıldığını düşünen pek çok kişi var, bunlar genelde sağlık sektörü dışındaki insanlar. Demek ki onlar açısından birçok şey düzelmiş, ancak doktorlarımız pek memnun değil bu değişimden. Tabii, değişim her zaman zor bir süreç, yüzyıllar boyu değişimlere direnilmiş, ama her değişimin iyi olduğunu söylemek mümkün değil.

Hasta ve hasta yakınları bu değişimden memnun oldular, şimdi de bu dönemde doktorlarımızı ve sağlık çalışanlarını memnun etme zamanı. Yoksa çalışanların mutlu olmadığı düzende bir başarı elde etmek ve başarının kalıcılığını sağlamak mümkün değil. On yıl öncesi ile kıyasladığımızda doktorlarımız devletten eskiye göre daha fazla para alıyor bu doğru, ancak bu parayı almak için yapılan işlemler, puan kaygıları, performans hesapları mutsuzluğun en önemli nedenlerinden biri.

 

Hekimlik mesleği, tarih boyunca hep en itibarlı meslek olmuştur. Maalesef, günümüzde bu uygulamalar, yüzyıllarca kimsenin yapamadığını yaparak, tarihte hiç görülmemiş seviyede itibarsız hale getirmiş ve azgın, saldırgan bir kitlenin önüne atmıştır. Doktora saldırı haberleri de rutin hale geldiği gibi, bu şekilde haberleri doldurmanın en kolay yolu olmuştur

 

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulanmaya başlamasından bu yana 10 yıl geçti. Her kabine değişikliğinde ilk önce gidecekler listesinde yer alan Sayın Bakan, değil Türkiye’nin, Avrupa’nın en uzun süre Sağlık Bakanlığı yapmış kişisi olarak tarihe geçti. Çok iyi şeyler yaptı, milletin beğenisini topladı, ancak terazinin diğer tarafında sıkıntılar oldu. Para kazansa da mutlu olamayan bir çalışan kitlesi oluştu.

 

Sayın Bakan! İyilerin tarihinde kalıcı olmak istiyorsanız, gitmeden önce doktorlar terazisine bir el verip dengeleyin ki, sizi minnetle yâd edecek kitleler artsın ve kalıcı hale gelsin.

Aksi takdirde halk sizi unutur, ancak hekimler unutmaz!

Bu yazı 07 ocak 2013 tarihinde Medimagazin'de yayımlanmıştır.

Bu makale 6995 kez görüntülenmiştir.

Yorumlar


Yazarın Diğer Köşe Yazıları

Köşe YazısıTarih
Acil Tıp ve Yan Dalları 09.05.2016
Mustafa Koç'un ardından 23.02.2016
“Yalancı Profesör” 26.01.2016
Değişmez mi? 04.01.2016
Yeniden İlk Aşk 17.11.2015
Seçim Sonuçlarında Roller 16.06.2015
Zübük 06.04.2015
Acil TV 09.03.2015
Sosyal Facia 09.02.2015
Ne Zaman İstifa? 12.01.2015
Güven Bana 15.12.2014
Nerede Yanlış Yapıyoruz? 01.12.2014
Bakış Açısı 22.09.2014
Taşlar Oturmuyor 01.07.2014
Yılan Hikayesi 02.06.2014
Liderlik... 26.03.2014
Binalar Tamam da… 24.02.2014
Koltuk Belası 29.01.2014
Olacağı Belliydi 31.12.2013
Ahlaklı Nesil 03.12.2013
Kim Olmak İster? 04.11.2013
Nöbet Bilmecesi 21.06.2013
Acil Tıp ve SGK 11.04.2013
Şeffaflık ve Kayıtlar 26.03.2013
Şeytan Taşlamak 25.03.2013
Acil Servis Yükü ve Kritik hastalar 01.03.2013
İade-i İtibar 04.02.2013
Yeter! Bizi Rahat Bırakın! 04.12.2012
Esaretin Bedeli 05.11.2012
Asistan Arkadaşımızın Vefatı 08.10.2012
Avrupalı Acilciler Türkiye'de 03.09.2012
Şiddet ve Sezaryen 04.06.2012
Üniversitede Seçim mi, Skandal mı? 07.05.2012
Kaht-ı Rical 02.04.2012
Paramparça 06.03.2012
Başhekim mi, Holding Yöneticisi mi? 09.01.2012
Platini Haklı mıydı? 05.12.2011
Bu Ne Şiddet! 15.11.2011
Nerdeyiz? 26.04.2011
YAZARLAR


AYIN MAKALESİ