İki yıl önceydi. Bir toplantı için İsviçre’deydim. Kaldığım otelde bürokrat görünümlü birçok kişi vardı. Yanlarına yaklaştığımızda Türkçe konuştuklarını anladık. Konuyu sorduk. Futbol federasyonu tam kadro oteldeydi. Ertesi gün önemli bir toplantı yapılacaktı. Son aşamaya gelinmişti. Avrupa Şampiyonası’nın Türkiye’de yapılması için karar verilecekti. Finale iki ülke kalmıştı: Türkiye ve Fransa. Bizi de bir heyecan sardı. Yetkililerle her fırsatta konuşmaya çalışıyorduk. Onlardan aldığımız izlenim çok umut vericiydi. Uzun süredir hazırlandıklarını ifade ediyorlardı. Zaten birçok Avrupa ülkesini geride bırakarak finale kalmamız da bu iyi hazırlık sürecini gösteriyordu. Önemli bir kozumuz daha vardı: Şampiyona daha önce Fransa’da yapılmıştı. Adil davranılırsa, bizde kalması kesin gibiydi. Biz de heyecana kapılmıştık, hatta toplantı salonu dışında bayrak açalım, desteğimizi gösterelim dedik, ama yetkili arkadaşlar buna yanaşmadı. Konunun önemini hatırlarsınız. Cumhurbaşkanımız bile toplantıya katılmış, Türkiye’de yapılması için çok uğraşmıştı. Fakat ne oldu? Haksız bir şekilde Fransa’ya verildi. Çok tepki gösterdik. Başbakanımız da klasik üslubuyla eleştirdi. Yabancılar da haksızlığa uğradığımızı biliyor, dile getiriyorlardı. O zaman gazetecilerden biri UEFA Başkanı M. Platini’ye eleştiri bazında konuyu sorduğunda “Türkiye de bir UEFA başkanı çıkarsın, o zaman alır” demiş, bu cümle işe tuz biber ekmiş, eleştiriler buna kaymıştı. Malumunuz Platini Fransız’dı. Hepimiz onun bu tutumunun haksız olduğunu biliyorduk. Başta hükümet, hepimiz eleştiriyorduk.
Sporla, özellikle futbolla çok ilgiliyim, ancak niyetim spor yazarlığı yapmak değil. Zaten seviyelerini herkes biliyor.
Acil tıp konusunda yıllardır şunu savunduk ve Bakanlığa, performans dairesine şunu ilettik: Kritik hasta bakımı çok farklıdır. Bunu diğer hasta bakımıyla aynı tutamazsınız. Yani ritim bozukluğu ve solunum sıkıntısı olan genel durumu kötü bir hastayla polikliniğe neredeyse koşarak gelebilecek durumda olan hastalara aynı puanı veremezsiniz. SGK da aynı ödemeyi yapmamalı. Bakanlık yetkilileri diyorlar ki, bu hastalara farklı yaptığınız müdahale olursa ona karşılık alıyorsunuz. Tabii bunu söylerken “Şecaat arz ederken sirkatin söyler” durumuna düşüyorlar. Çünkü konuyu detaylarıyla bilmedikleri ortada. Özellikle örnek verdim solunum sıkıntısı olan, ritim bozukluğu olan hasta diye. Bu hasta nasıl takip edilir? Doktor başından ayrılabilir mi? Hayır. Monitörize eder, Nebül tedavileri verir, damar yolu açar, ritim düzenleyici tedaviler yapar. Belki 1-2 saat hastayla uğraşır. Bütün saydığım bu müdahalelere hiçbir puan ödenmiyor. Dolayısıyla bu hastanın başından ayrılmayan, hastanın ritmiyle neredeyse kendi ritmi de bozulan, 2 saatini hastaya harcayan doktorumuzun bu hastadan alacağı tek puan, muayene için alınan puan. Yani, poliklinik tarafına “Burnum akıyor” diyerek gelen hastanın puanı. Bu durumu defalarca izah ettik, dile getirdik. Sonuç ne oldu? Çocuk hastaların puanı arttı!!!. Yeni-doğan, çocuk vs. baktığınızda yüksek puan alıyorsunuz. Ama bu kritik hastalar için hiçbir değişiklik yok. Daha önce de benzer olaylarla karşılaştık. Yıllarca yan dal için uğraştık. Batılı ülkeleri örnek göstererek hiçbir yan dal alamadık acil tıp camiası olarak. Çocuk bölümünün kaç yan dalı oldu biliyor musunuz?
Sayın Bakanı Erzurum’da bakan olmadan önce tanımıştım. Çok başarılı, dürüst, gayretli, iyi niyetli bir hocamız olarak biliyoruz. Çok başarılı işler yaptı. Büyük reformlar da. Ancak yaptığı güzel işler, başarılı çalışmalar eğer adil olabilirse anlam kazanır. Yoksa dünyadaki hiçbir değer, insanın adil olabilmesi kadar önemli bir vasıf değildir. Aslında yazmak istediğim başka örnekler de var adaletsiz düzene dair, ancak onları başka bir yazımıza bırakalım. Bakanımız çocuk hastalıkları uzmanı, Avantajlar da hep bu yöne sağlanıyor. Özellikle bu kadar çok çaba gösterdikten sonra, kritik hastalar için değil de çocuk hastalar için puan artırımı olunca hemen hem bu işin haksızlık boyutu geldi aklıma hem de Platini. Evet bizim acil tıp uzmanı Bakanımız yok. O halde neden Platini’ye kızdık? Yoksa Platini haklı mıydı?
Prof.Dr. Başar CANDER
Bu makale Medimagazin de yayımlanmıştır.