Suriye, Kuzey Irak, Mısır, Gezi olayları, altın, sağlıkta şiddet derken acil hekimliğinin de ilgi alanları farklı taraflara kaydı. Ne kadar hareketli günler yaşıyoruz. Her günün farklı bir gündemi var. Bizler acil camiası olarak değişikliğe ve hareketliliğe yabancı değiliz ama bu kadarı da pes. Konuşan Türkiye, fikirlerini özgürce ifade eden toplum, istediği gibi yaşama arzusu… Derken yaşadığımız dünya bir yerlere gidiyor… Artık sağlıkta şiddet konuşmak istemiyorum. Ancak hayatın her aşamasında hem demokratikleşiyoruz hem özgürleşiyoruz. Hem de bunu kaldıramayıp etrafa saldırıyoruz. Neler oluyor. Belki de kişilik bölünmeleri… Bilemiyorum. Bildiğim tek şey varsa o da biz eski biz değiliz…
İnsanlık değişik evrelerden geçiyor… Esaretin kalkıp ücretli çalışmanın geldiği dönem de sanki kapanıyor gibi… Herkes kendi kendinin patronu olmak istiyor…
Gerçi bu arada yanlış giden şeyler de yok değil… Neler mi?
Kazanmadan harcama…
Hak etmeden alma…
Çalışmadan tatil yapma…
Dinlemeden konuşma…
Gitmeden gelmesini bekleme…
Hastalanmama…
Yaşlanmama…
Öl-ememe…
Daha neler neler… Mantık sınırını zorlayan ifadeler…
**
Ben en son lisede mantık dersi almıştım. Ancak bugüne kadar bu konuya merakım devam etti. Mantık silsilesi her zaman önemlidir. Fikir uçuşmaları psikiyatrik tedavi gerektiren klinik bir durumdur. Ancak bakıyorsunuz ki herkes bu konuda muhteşem…
Siyasetçisinden akademisyenine, öğrencisinden işçisine herkes bunu yapıyor. Önce son cümle ya da gelinmesi gereken yer işaretleniyor. Ardından buraya varılacak uygun bir mantık silsilesi kuruluyor.
Hani vardı ya:
Gerçekler acıdır… Biber de acıdır… O halde biber gerçektir. Bu doğru bir mantık silsilesidir. Ancak gidilen yer yanlıştır.
**
Efendim hastaneye geldim hastamı tedavi ettiremedim. O halde doktorlar dayağı hak ediyor…
Ben de bu memleketin vatandaşıyım. Ben neden beş yıldızlı otelde tatil yapamıyorum...
Ben de çalışıyorum. Ben neden lüks arabaya binemiyorum…
Ben de insanım… Benim de canım var…(pardon bu şarkı sözü idi…J)
Trafikteyim. O halde önce ben geçmeliyim…
Toplantıdayım… Sadece ben konuşmalıyım…
Herhangi bir konuda bilgi sahibi olmama gerek yok… Mutlaka benim de fikrim olmalı… Zaten var da… Neden beni dinlemiyorsunuz…
Sıranın başını ,ya da ipin ucunu, kaçırdık… Hadi bakalım…
**
Hasılı şöyle bir noktaya gelindi… Hedef belli… Bu noktaya ulaşmak için haklı haksız önemli değil. Her şey meşru… Başkasının hakkına mı tecavüz ettin... Hiç önemli değil… Boş ver abi işinin bittiğine bak… Trafikte geçiş üstünlüğünü ihlal mi ettiniz… Boş ver abi… İşine bak… Sıra beklerken başkasının önüne mi geçtin… Boş ver abi işine bak… Sen misin dünyayı kurtaracak…
Tüccar mısın, esnaf mısın, sanayici misin, memur musun, işçi misin? HASTA MISIN? Doktor musun? DELİ MİSİN? Evet, galiba deliyim… BENİ DELİRTTİNİZ…
**
Bu günlerde herkes konuşuyor… Edep…
Evet, öncelikle edipler edepli olmalı… Sonra herkes… Anne, baba, evlat, hoca, öğrenci, işçi, müşteri, hasta, doktor… Hâsılı herkes edepli olmalı…
**
Bu sanal ya da sosyal medya iyi mi… Kötü mü hala karar veremedim… Ortalıkta birçok kalp (yani yalan söz) söz dolanıyor… Ya adam gibi muhatabımızın karşısına çıkıp harbi şekilde lafımızı etme cesaretini kaybettik… Ki bu kötü…
Ya da önceden korkup ya da çekinip ifade edemediklerimizi en azından sosyal medya aracılığı ile söyleyip bir nevi toplumsal psikoterapi oluyoruz… Ki bu da iyi mi ne…