Efendim çalışmakta olduğum hastanenin Nöroloji departmanına yeni iki öğretim üyesi arkadaş başladılar. Kendileri Nörovasküler girişimlere çok hevesliler. Bu konuda tecrübeleri de var. Bizlerin de senelerdir iskemik inme hastalarına erken dönemde inme protokolü uygulama ile ilgili çalışmalarımız vardı. Ancak bir türlü ne hikmetse hastanenin diğer departmanlarından bu konuda destek alamadığımız için herhangi bir adım atamıyorduk. Çok şükür ki şimdilerde bu adımı atabiliyoruz.
…
Demek ki ne imiş… Yeterince bekleyince her şey oluyormuş… Elbette dereye su gelene kadar kurbağanın gözü pörtlemezse……
***
Evet geçenlerde bu arkadaşlarla hastane dışında bir akşam inme yönetimi ile ilgili eğitim toplantısı bile yaptık. Tahminimizin çok üstünde bir katılımla iskemik inmelerin yönetimine dair güzel bir toplantı oldu. Nöroloji camiası ile bilimsel ortamlarda her zaman bir araya gelemiyoruz. Bu nedenle her zaman da aynı dili konuşamadığımız açık. Ya da aynı doğrular üzerinde her zaman birleşemediğimiz…
Toplantı sonrası birlikte bir akşam yemeği yedik… Yaklaşık 10 yıl önce uzman ettiğimiz bir nörolog arkadaşımız konuşma arasında:
‘Hocam ben uzman olduktan sonra 3 yıl kadar Amerika’da bulundum. Çalıştığım hastanenin girişinde ‘THE TIME IS BRAIN’ yazıyordu. Ne anlama geldiğini bugün anlıyorum’ dedi…
***
Evet bu toplantıda kullandığım slaytlardan birisinde bu da yazıyordu…
İyi de… Bizler her gün acillerde çoğu kez vasküler acillere bakıyoruz. Aslına bakarsanız bu da vasküler bir acildir. Akut koroner sendromlar ne ise, akut mezenter embolisi ne ise, ya da akut periferal arteryel emboli ne ise aslına bakarsanız iskemik inme de akut vasküler bir acildir. Bu durumda neden kalbimize, barsaklarımıza ya da elimize, kolumuza ya da bacaklarımıza gösterdiğimiz ilgi ve şefkati beynimizden esirgiyoruz… Neden iskemik bir inme durumunda baştan o beyin bölgesini kaybedilmiş olarak kabul ediyoruz…
***
Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Ancak kendimce bazı kanaatlerim var. Bunlardan birisi gerekli alt yapının oluşturulmaması olabilir. Ya da bu hastaların genelde yaşlı olması olabilir. Ya da tedavi komplikasyonlarının mortal olması ya da bu hastaların genelde komplikasyonlara bağlı kaybedilmesi olabilir.
Ancak herhalde bilinçaltımızdaki en önemli gerekçe –bence- duygusal bir toplum olmamız ve de kalbimizi beynimizden daha fazla kullanıyor olmamız olsa gerektir… Ne dersiniz…