Aslında Hayat Çok Basit



Prof. Dr. Cuma YILDIRIM
[email protected]

Tek bir hücreyle başladı hayat. Bir iki, dört, sekiz onaltı derken dokuz ay on gün sonra bir insan dünyaya geldi….

Doğar, yaşar ve ölürüz… Gerisi hikaye…

Hayatta if’li cümle yoktur…’…saydı…’ eki içeren şart cümleleri gerçek hayatta olmaz…

Hayatı zorlaştıran bizleriz aslında…

Çok çalışsaydın doktor olurdun… Oldun da ne oldu…

Yemezsen büyüyemezsin… Hadi canım sen de…

Dersini çalışsaydın sınıfını geçerdin… Artık bu da geçerli değil… Son yıllarda çalışmasan da zararı yok… Paran varsa özel üniversiteye gidersin… Yoksa… Bak bu kötü…

Beni ne doktor ne avukatlar istedi de varmadım… E kötü mü etin…J

****

Her sabah bir melek dünyaya doğru dönüp bağırarak: ‘Ölmek için dünyaya gelirsiniz yıkılmak için binalar yaparsınız’ dermiş…

Her gelecek yakındır… Gelecek de bir gün gelecek… Sonu olan her şey kısadır… Mutlu ve mesut anlar çabucak geçer… Hastalık ve musibet zamanları bir türlü bitmek bilmez… Zor ve zahmetli olduğundan mı yoksa zor anların neticesi mi güzel… Bunu kimse bilemez…

Hiç ateşli bir hastalık geçirdiniz mi?… Ya da bir geceyi böbrek ağrısı ile acilde geçirdiniz mi… Eminim hayatınızın en uzun gecesi o gecedir…

****

Şikayet dilekçelerini inceliyoruz… En önemli problem hasta ve yakınlarının zaman algısı ile ilgili… Bizim için sıradan bir gece… Sıradan bir nöbet… Alışılmış hastalar… Ama o hasta ya da hasta yakını için çok uzun bir süre… Bu nedenle unutamıyor… Her sağlık çalışanını gördüğünde o anları hatırlıyor…

Şu tartışmayı çok sık yaşıyoruz…’Ben hastamı getirdim… Çalışanları çok sıradan davrandılar… ‘

Gerçekten öyle mi… Öyle mi olmalı… Olmamalı mı?

Evet bu mekan bir hasta ve yakını için acil servis… Böyle davranmaları da normal… Ancak hayatının 20 yılını günün 10 saatini geçirdiğiniz bir mekan sizin için yaşam alanı haline gelir. Bazen evinizin oturma odası ile alçı odasını karıştırırsınız…

Kantin ile mutfağınız arasında fark yoktur. Bazen kantin daha iyidir. En azında çayınız dolar… Bulaşık derdiniz olmaz…J

Neyse…

****

Hayatta bir gerçek kişiler vardır. Bir de rol yapanlar… Aslında hepimiz hayatımızın rolünü oynarız. Kimimiz doktor, kimimiz hasta bakıcı, kimimiz hasta, kimimiz çöpçü…

Vizonteleyi izliyorum. Yılmaz Erdoğan köyün delisi… Filmi yazan ve yöneten… Ancak kadere bakın ki filmden en çok para ve itibar kazanan kişi…

Gerçek ile hayal bazen birbirine karışır… Gerçek zannettikleriniz hayal, hayal zannettikleriniz gerçektir… Kim bilir…

Git gide gençleşmeyiz… Yaşlanırız… Grafiğin bir çıkan kolu vardır. Bir de inen. Ne zaman ineceğinizi bilemezsiniz…

Yaş otuz beş yolun yarısı demiş yazar. Kaderin cilvesine bakın ki 36 yaşında hayata veda etmiş…

****

Birkaç yazı önce Davranışcı Bilişsel Terapi ile ilgili olarak bir yazı yazmıştım. Hayata ve olaylara doğru açıdan bakmamı sağlayan bu terapi yöntemi bazı arkadaşlarımdan eleştiri aldı. Polyannacılık üzerine bazı sohbetler yaptık.

Doğum bir rahmet olduğu gibi aslında ölmek de öyle. Düşünün ki dedenizin dedenizin dedenizin dedesi hayatta. Ve siz onlara bakmak zorundasınız. Tüm acizlikleri ve hastalıkları ile karşınızda oturuyorlar. Ne büyük eziyet…

Tıbdaki gelişmelerle ortalama yaşam ömrü uzuyor. Aslında uzun yaşamak mı?... Kaliteli yaşamak mı?… Kalite nedir?… Ne yaparsanız kaliteli yaşarsınız?…

BBC’nin bir belgesel serisi var. Rast gelirseniz mutlaka izleyin…Modern toplumlardan makam ve mevki sahibi her türlü konfora sahip kadınları dünyanın en ilkel toplumlarına götürüp 1 ay boyunca bu ortamda yaşamalarını istiyorlar. İstisnasız tamamı bir ayın sonunda evlerine ağlayarak dönüyorlar. Hayatın anlamını tekrar sorguladıkları aşikâr…

Peki, biz ne yapıyoruz?... Fakir ve geri kalmış topluluklardaki insanlara bakıyorsunuz tüm olumsuzluklara rağmen daha mutlular. Aile mefhumu daha diri... Gittikçe zenginleşiyoruz… Eğitim seviyemiz artıyor… Ancak daha mutsuz, anlayışsız, bencil ve hastalıklı bir toplum haline geliyoruz…

*****

Öğleden sonra saat 15.00 civarı… Yurdum insanı altmışında bir kadın. Bir kaç parmağını bir tarım aletine kaptırmış… İlk müdahalesi yapılmış… Konsültasyonları bekliyor…

SORUYORUM: ‘Teyze kusura bakma seni bekletiyoruz…’

CEVAP: ‘Zararı yok oğlum… Allah devlete millete zeval vermesin… Birkaç parmağın ne önemi var… Benden daha acil hastalar varsa onlarla ilgilenin…’

‘Teyzem benim canımsın… Sen cennetliksin…’

Bu arada yan odada bir çığlık… Oldukça modern –olduğunu zanneden- bir hanımefendi bağırıyor…

‘Neden benimle ilgilenilmiyor…’ Yanına gidiyorum… Tüm işlemleri tamam… Yeşil alan hastası…(Allahtan bu renklendirme çıktı…)…Hanımefendi başucunda bir elemanın elpençe beklemesini istiyor… Olur… Görürsem söylerim…

*****

İnsanlar öncelikle para kazanmak için sağlıklarını kaybederlermiş… Sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlarmış… Gerçi artık tamamını SGK ödüyor ama olsun… Yine de benden size tavsiye zor günleriniz için köşeye birkaç kuruş atın… Hayatı ucu ucuna yaşamayın…

Bazen öyle olur ki hayat kendisini bizlere pahalıya satar…

****

Hikaye malumunuz. Zengin, varlıklı bir holding patronu tatilini sakin bir sahil kasabasında geçiriyormuş. Bir gün sahilde gezerken bir balıkçı görmüş. Oldukça fakir. Yanına gidip sohbet etmeye başlamış.

Zengin adam: Ne yapıyorsun burada… Nasıl geçiniyorsun…

Balıkçı: Ben her gün balığa çıkarım. Günlük geçinecek kadar balık tutar onları satar sonra da yan gelip yatarım…

Zengin adam: Ne yatıyorsun. Daha çok çalışıp daha çok balık tutsana…

Balıkçı: Ne olacak çok balık tutunca?

Zengin Adam: Satar daha çok para kazanırsın.

Balıkçı: E sonra?

Zengin adam: O paralarla daha büyük bir tekna alır daha çok balık tutar daha çok para kazanırsın. Sonra işleri büyütürsün. Derken bir şirket kurarsın. Ardından holding kurar çok zengin olursun.

Balıkçı: E sonra?

Zengin adam: Sonra sahilde bir balıkçı kasabasına yerleşir yan gelip yatarsın.

Balıkçı: E ben zaten bir balıkçı kasabasında yan gelip yatıyorum. Bu kadar zahmete ne gerek var…

Takdir sizin…

****

Bu arada Ramazan bayramı 4 (evet evet dört) gün… Yaşasın… Tatilin kısa olduğuna tek sevinen meslek grubu biziz galiba…

Bayramınız kutlu, mutlu ve mübarek; Neşeniz bol; Muhabbetiniz koyu; Nöbetleriniz sakin olsun…

Prof. Dr. Cuma Yıldırım

 

Bu makale 10475 kez görüntülenmiştir.

Yorumlar


Yazarın Diğer Köşe Yazıları

Köşe YazısıTarih
ŞU LAHMACUN OLAYI 10.07.2015
DEVİR-TESLİM 22.06.2015
Başkan tarafından kaldırılmıştır. 12.06.2015
THE TIME IS BRAIN (ZAMAN BEYİNDİR) 01.06.2015
TUK-MOS ve düşündürdükleri... 08.05.2015
SEÇME VE SEÇiLME HAKKI 07.04.2015
LEVEL 21.01.2015
KOD ADI: YARGIÇ 15.01.2015
BU ÜLKEDE PARAMEDİK OLMAK 31.12.2014
‘KONGREYE GİTTİM’… ‘DÖNÜCEEM’… 01.12.2014
KABUL EDİLEBİLİR RİSK YA DA EDİNİLMİŞ ÇARESİZLİK 24.11.2014
ALTERNATİF-SİZ TIP 27.10.2014
HERKESİN YOLU ACİLDEN GEÇER… 24.10.2014
N'OLUYORUZ 13.10.2014
KUTSAL BAKİRE MERYEM ANA 01.09.2014
AATD Eylül 2014 Sayısı Önsöz 31.08.2014
Mesleki Deformasyon 23.08.2014
Sahte Dergicilik 25.07.2014
Haziran Sayısı Önsöz 15.07.2014
Nasıl Bilim İnsanı Olunur 11.07.2014
İletişimin Dili 23.05.2014
Fabrika Ayarlarımızla Oynamayın 21.05.2014
ATUDER BÜYÜYOR 19.05.2014
YETER-LİK KURULU 23.04.2014
Selfie 19.04.2014
'Gündüz' bitti 'Gece' kaldı. 17.04.2014
18 Mart…Çanakkale… AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN ANISINA… 19.03.2014
ÇOK GÜRÜLTÜ VAR… BİRAZ HUZUR... NOOLUR… 16.03.2014
NEE’TTİK…ETİK 07.03.2014
AH JENNİFER AH... YAKTIN BİZİ… 27.02.2014
JOURNAL OF ACADEMIC EMERGENCY MEDICINE 14.02.2014
SKYPE 31.01.2014
Doktor Hasta Olur mu? 20.01.2014
Bütünleşik Acil Yönetimi Çalıştayı 20.12.2013
BEYİN-SİZ ADAM 16.12.2013
Eczanedeyim... 25.11.2013
Dergicilik Sempozyumu... Ankara 25.11.2013
Rastgele...Süper Meryem... 25.11.2013
PENDİK’TE KRİTİKLEŞTİK 08.11.2013
ŞEHİR HASTANELERİ ŞİFAHANE OLSUN-MU? 05.11.2013
KRİTİK mi…? Hadi BAKALIM 22.10.2013
UUUP UZUUUUUN TATİLLER 16.10.2013
AAHH ŞU SEÇİMLER 10.10.2013
KUŞ-ADASI 29.09.2013
Doçent Olabilmek 02.09.2013
Ölmesini Bilmek 26.08.2013
İlla Edep...İlla Edep... 23.08.2013
Halep Arşına Geldi 22.07.2013
Üniversiteler Nereye… 15.07.2013
Şehr-i Ramazan 07.07.2013
Tatil 30.06.2013
İsyanım Var 18.06.2013
Durun Kalabalıklar...Nereye 06.06.2013
Titanik 28.05.2013
...ANNEM 09.05.2013
Çay Bardağı 02.05.2013
Tek Kullanımlık Hay-Atlar 26.04.2013
Kamu Spotu 19.04.2013
Allah Aşkına Dergilerimi Atmayın. 05.04.2013
Bilgi-Sizlik Toplumu 11.03.2013
UÇU-YORUM 26.02.2013
Aşk Ve Sevgi Üzerine… 14.02.2013
Dönüştük - Dönüşüyoruz 06.02.2013
Afiyet Olsun 25.01.2013
Teşekkürler Haşmet Baba 21.01.2013
Helvadan Putlar 16.01.2013
Leyleği Havada Görmek 17.12.2012
ZAYTUNG 06.12.2012
ATUDER Mecliste 30.11.2012
Oğlum Bak Gitt 31.10.2012
Kurbanın Olayım 23.10.2012
Kongredeyiz...EuSEM 2012 09.10.2012
BÜYÜK buluşma 24.09.2012
Hiç Mi Yok 03.08.2012
Hayata Dair - 2 16.07.2012
Acil Tıp Ve Travmatoloji Anabilim Dalı 12.07.2012
Sağlıkta Şiddet Çalıştayı 27.06.2012
Nihayet Bitti. Rektör Adayımızı Saydık 19.06.2012
Ama İstiyorum 2 29.05.2012
Kanıta Dayan-Amayan Tıp 15.05.2012
Ne Yapalım? 07.05.2012
Rektörlük Seçimleri 25.04.2012
Dr. Ersin ARSLAN 18.04.2012
Hamımız Bakü'ye Düştük 17.04.2012
Davranışçı Bilişsel Terapi 04.04.2012
Acil Servis 23.03.2012
Hay Allah 15.03.2012
Renklerin Dili 02.03.2012
C-A-B 02.02.2012
İSTİRAHAT RAPORU VERMİYORUZ…MUYUZ…? 25.01.2012
Sevgi Dili.. 09.01.2012
YENİ YIL 28.12.2011
DOKTOR 14.12.2011
Hastane Yürütme Kurulu 30.11.2011
Bu Aciller Ne Zaman Adam Olur? 15.11.2011
Bugün Bayram 02.11.2011
HAYAT 13.10.2011
Hunimi Getirin... 06.09.2011
Öyle Bir Geçer Zaman ki… 23.08.2011
Hayata Dair… 19.07.2011
Beni Affet Baba …. 22.06.2011
Hadi kongreye gidelim… 08.06.2011
Bir kongre de böyle geçti 13.05.2011
Ama İstiyorum… 02.05.2011
‘Yaz’ dediler ‘Yazayım mı’ dedim… 27.04.2011
YAZARLAR


AYIN MAKALESİ