Tıp nereye dayanıyor bilemiyorum. Ama ben bazı şeylere dayanamıyorum…
‘İyi bir Anamnez ve fizik muayene yapılmadan laboratuara sevk edilen hasta Hipokrat döneminin hastasından daha talihsizdir’ (Prof. Dr. Orhan Bumin) derdi hocam… Allah rahmet eylesin…
Hipokrat nasıl tıp yapardı bilemiyorum. Görmedim… Ama bugünlerde ülkemde benim hocalarımdan öğrendiğim ve talebelerime öğrettiğim tıp uygulan (a) mıyor…
*****
Kapımda bir sekreter. Elinde bir tomar tetkik. ‘Hocam bana anjiyo olacaksın diyorlar ne yapayım?’
‘Ne oldu Erdal bey? Hayırdır geçmiş olsun?’
‘Hocam troponin değerlerim yüksekmiş.’
*****
Kapımda bir hasta:
‘Oğlum hele bana bir elastik bandaj ver. Dizlerime lasonil sürüp üzerine sarayım.’
‘Teyze muayene oldun mu?’
‘Hayır evladım. Ne gerek var. Ne olduğu belli’
‘Teyze sen şaka mısın…?’
‘Hayır gerçek…’
*****
Odada oturuyoruz… Malum çay molası. Odaya orta yaşlı bir bey giriyor. Yurdum insanı…
‘Amca buyur’
‘Evladım ben dün burada muayene oldum… Sinüzitin var dediler… Bu ilaçları yazdılar… Ben akşam internete baktım. Ama bu ilaçlar bu hastalığa gelmezmiş. Bana başkalarını yazın.’
La Havlevela guvvetee…
*****
Bir akrabam var. Dünya tatlısı bir insan… Kendisi ilkokul mezunu ancak seri halde tıp kitabı okur (Benim odamdakileri bitirdi…İnternetten aldıkları ve okudukları hariç…)
Haftada bir-iki telefon…’Cuma kolay gelsin…Bana …..tetkiki yaptır. Galiba……oluyorum…Bu arada amcanın da (eşini kastederek) galiba….hastalığı var. Onu da ikna et. Geç kalmadan (Endoskopi, kolonoskopi, PET, CT, MR anjiyo vs…) yaptıralım…
*****
Bir arkadaşım kolesterol ilacı kullanıyor. Bir sabah baktım bol yağlı kelle paça içiyor…Aman Allahım Hayri bey hayırdır…?
Sorma doktorum. Kolesterol ilacım bitti. Yenisini alacağım. Ancak kolesterol seviyem düşük çıkınca kurum ödemiyor. Doktorum da tetkik vermeden önce bol yağlı bir paça içmemi önerdi…
Kurgu değil gerçek…
*****
Doktorluğun tanımı tekrar yapılıyor… Akış şemaları değişiyor. Doğru akış şeması:
Bir vatandaş hasta olduğuna ve bir doktora gitmesi gerektiğine karar verir…
Bir sağlık kurumuna başvurur.
Kurum bir hekim atar…Hasta muayene olur…(Anamnez, Sistemlerin Sorgulaması, Vital Bulgular, Özgeçmiş, Soygeçmiş, Fizik Muayene (İnspeksiyon, Palpasyon, Perküsyon, Oskültasyon (Bazen Mezürasyon)…
Ardından tedavi… Gerekirse laboratuar tetkikleri… Hekimlik mesleğinin icrası… Teşhis ve tedavi…
Gerekirse tekrar tetkik… Konsültasyon…
*****
Dedikya akış şemaları değişti… Yeni 2012 Kılavuzu (!) şöyle:
Bir vatandaş… Hasta olduğuna karar verir…
En yakın bilgisayara müracaat eder… Uzm. Dr. Google beye muayene olur…
’Bunu mu demek istediniz? Şeklindeki ayrıntılı anamnez bilgileri alındıktan sonra en yakın ve tetkikleri en bol olan hastaneye başvurulur.
Doktorunuz seçilir… Doktora teşhisiniz ve gerekli olan tetkikler söylenir…
Doktor A++ (Az enerji çok iş) grubundan olduğundan kısa sürede gerekli tetkikleri hastanın öngörü ve bilgi dağarcığı öncülüğünde ister.. Tetkikler seçilirken kar marjı yüksek maliyeti düşük, performansı puanı yüksek (!) olmasına özen gösterilir…
Tetkikler kısa sürede yaptırılır. Bu arada ne kadar çok tetkik istenirse o kadar iyidir. (Hasta memnun, doktor memnun, hastane memnun) Zaten hasta hangi ilaçları ya da tedavi yöntemini istediğine Uzm. Dr. Google abiye sorarak karar verdiği için çok zaman kaybetmeye de gerek yoktur. Herkesin işi var.
Doktor bir sonraki hastaya bakacak ki performansını doldurabilsin. Hasta yakını hastasını eve götürüp derby maçına yetişebilsin. Hasta ilaçlarını alsın ki ekonomi kazansın…
Alın verin ekonomiye can verin…Kolay mı…
Bankamatik usulü, kontür hesabı bakılan hastaların iyileşmemesi pek önemli değil. Olmazsa başka bir hastaneye ya da doktora gider. Yeni bir reçete yazılır.
Eski kılavuzda (!) koruyucu ve tedavi edici hekimlik vardı. Yeni (!) kılavuzda bu teke düştü.
Ne mi: KOZMETİK HEKİMLİK…
Tarifi: Hasta memnuniyeti ve yüksek performans puanı üzerine kurulu, günü kurtaran; yüksek posalı düşük kalorili diyet hekimlik…(Kimse alınmasın…)
*****
Osmaniye’de çalışan bir arkadaşım anlatıyor. İlde tek Devlet hastanesi varken 1500 acil başvurusu oluyordu. Bir özel hastane açıldı. Devlet hastanesinin hastası azalmadı. O hastaneye de 1500 başvuru oluyor. Ardından bir hastane daha açıldı. O hastane de 1500 hasta bakıyor… Ancak diğer hastanelerin hasta sayısı azalmadı…
Neler oluyor…
2011 yılı verilerine göre Türkiye’de yıllık acil hasta başvuru sayısı 92 milyon imiş. Ülkenin nüfusu 75 milyon… Bu ne anlama geliyor…?
Yüksek tedavi giderlerine rağmen malinitelerde artış var… Neden…?
Özel hastanelerin artmasına rağmen bizim hasta sayımız azalmadı… Biri bunu bana izah etsin…
Her vizitte bir çok hastane gezmiş, elinde bir tomar tetkik kağıdı ve birkaç CD (bu yeni moda eskiden grafilerle gelirlerdi…) ile muayene olmayı bekleyen, ‘Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrası’ yapılamamış bir çok hastam var…
Dünyada bilmem ama ahirette dedelerimiz olan meslektaşlarımız bize sormayacaklar mı ‘Yazıklar olsun size biz bu mesleği size böyle mi bıraktık…’ diye…
Gelecekteki meslektaşlarımız olan torunlarımız ‘Siz misiniz dedelerimiz..? Neden sizden öncekilerden aldığınız meslek onurunu bizlere koruyarak teslim edemediniz… Diye…
Bence şimdiden birkaç kopya hazırlasak iyi olur…
Nasıl götüreceksek… Malum…Kefenin cebi yok…