Arabama doktor amblemi ve Dr. Plaka… Yakama yılan rozeti… Lokalim var…
Beni ne doktorlar ne avukatlar istedi de…
‘Büyüyünce ne olacaksın…?’
‘Doktor…’
‘Aman ne güzel… Doktor ol da bana bak…’
Afedersiniz siz doktor musunuz? O halde bilirsiniz…
Neyi…? Bir önemi yok… Mutlaka bilmelisiniz…
…….
‘Hayırdır doktor biraz soluksun…’
‘Biraz hastayım da…’
Doktor hasta olur mu yahu…?
E Soğuk…
Olsun… Doktor üşür mü yahu…L
Doktor civanım…
Madem doktor muşsunuz… Bu seferlik ceza yazmayalım…
****
Hekimlik mesleği kutsaldır. Ancak hekimler kutsal yaratıklar değillerdir. Hiçbir zaman yaratıcı olma iddiasında da olmamışlardır. Arada bir üşürler… Hasta olurlar… İshal olular… Hatta inanmazsınız ama uyurlar… Öfkelenirler… Saç ve sakalları uzar… Dip boyaları gelir… Yaşlanırlar… Ekonomik sıkıntı yaşarlar… Hatta filmlerin aksine bir kısmı çirkindirler… Erkekleri her zaman yakışıklı bayanları ise her zaman 90x60x90 ol-amazlar…
Akşamları izniniz olursa evlerine gidip çocukları ve ailesi ile zaman geçirmek isterler… Her sorduğunuzda tıp konusunda her şeyi anında anlayıp analiz edip teşhis koyup tedavinizi veremeyebilirler… Bu doğaldır… Her zaman gülemezler… Her zaman anlayışlı olamayabilirler…
Ölümü öldüremezler… Kabir kapısını kapatamazlar… Her istediğinizi yapamazlar… Ve… Ve… Ve… Ölürler… Elbette izniniz olursa… Sizler izin verirseniz…
****
Evet, üzerlerinden siyaset yapabilirsiniz… Politik mesajlar verebilirsiniz… Gücünüze güvenerek darb edebilirsiniz… Şikâyet edebilirsiniz… Hakkında haksız davalar açabilirsiniz… Hele acil doktoru ise onu cahillikle itham edebilirsiniz… İdareci iseniz makama oturduğunuz anda her türlü bilgi ve beceri en son sürümü ile ilahi bir erk tarafından wireless sistemle download yolu ile size bahşedilir. Bu nedenle birilerine herhangi bir şeyler sormanıza da gerek yoktur…
Hastalarımız google, yenilerde yandeks, abiden/abladan her şeyi öğrendiklerinden bizim okuduklarımızın hiç bir önemi yoktur…
****
Bizler ne işe mi yaramayız… Bir bakalım…
Enjeksiyon bile yapamayız…
Konsültasyon isteriz…
Reçete yazarız…
Sizin adınıza üzülürüz…
Sizler en yakınlarınız ihmal edip doktora bile getirmezken ya da birbirinizi darb ederken sizleri sağduyulu olmaya çalışırız…
Gençliğinin en güzel yıllarını çoğu kez ailesinden ve sevdiklerinden uzakta, yeterli beslenme şartlarından yoksun sağlıksız ortamlarda ikamet ederek, kötü beslenerek, günde 3–4 saat uyuyarak doktor olmaya çalışırız… Başbakan değişir haftalar sonra haberdar oluruz. Derbi maçı izlemeyiz. Trend şarkıları bilmeyiz. Akşam oturmasına bile gidemeyecek kadar çok ders çalışmak zorunda bırakılırız.
Yedi yıllık yoğun bir eğitimin ardından mecburi hizmetle anadolunun nadide bir yerinde göreve başlarız. İlk aldığımız tepki pratisyen olduğumuz için bilgisizlik ve beceriksizlikle suçlanmamızdır. Bunun üzerine tekrar ders çalışma maratonuna başlarız. Kitaplar alırız. Dersanelere gideriz. Bu arada bazılarımız fırsat bulur evlenir… Fırsat bulamayanlar bekler… Neyi mi…? Yok yok… Öyle beyaz atlı prens ya da dünyalar güzeli falan değil… Öylesine beklerler işte…
Zor bela uzmanlık sınavını geçer ve asistan oluruz… Aylar süren çömezlik, gün aşırı nöbetler… Kötü beslenme şartları… Uykusuzluk… Stres… Sıkıntı...
Derken uzman olursunuz… Yine mecburi hizmet maratonu başlar… Erkekseniz bir de askerlik… Derken en iyi ihtimalle yaş gelir 35–36 ya…
Bayansanız evde kalmışsınızdır… Hayırlı olsun…
Erkekseniz… Bak o daha da kötü…J…Neyse…
****
Akademisyen olmaya mı karar verdiniz… Dur… Bunu kaldıracak durumda değilim… Nefesim daraldı… Onu da sonra yazarım…
****
Efendim meşhurdur anlatılır… Cahiliye döneminde Arabistan yarımadasında putlara tapma modası varmış… Her evde, işyerinde el yapımı özel putlar olurmuş… İnsanlar bu putlara tapar, onlardan medet beklerlermiş…
Bu arada seyahate çıkacaklarsa yolda yolakta madur olma-mak için yolluk putlar yaparlarmış. Yolluk diyorum çünkü bu putları helvadan yapar, yol boyunca tapınır, yol uzayıp da gıda sıkıntısı yaşayınca onları YERLERMİŞ…
****
Yol uzadı mı ne…