Efendim şu anda AHA (Amerikan Kalp Cemiyeti) 2010 Resüsitasyon klavuzunu tercüme ediyoruz…Şimdiden hayırlı olsun…
1994 yılında beri bu kılavuzları takip ediyorum. Neler neler değişti. Kimler gitti… Kimler geldi…
………….
Geçenlerde Kilis Aralık Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu ‘Paramedik Günü’ yapmış. Beni de konuşmacı olarak çağırdılar… İdarecileri arkadaşım… Çok gayretli ve hevesli arkadaşlar…
Resüsitasyonun tarihçesinden girdik… A-B-C’den (Pardon C-A-B) çıktık… Ağız alışkanlığı… İdare edin… Kılavuz değişti… Yeni bilgiler vahiy yolu ile (Çok pardon) e-Mail yolu ile ya da bir harici bellek ile tarafımıza iletildi.
Açtık okuduk… Okuduk… Okuduk…
Aslında hiçbir şey anlamadık… Ya da çok şey anladık… Herkes kendine göre bir şeyler aldı…
Her neyse benim konum bu değil. Servisimde son 5 yıldır. Her 3 ayda bir güncel kılavuzu tekrar ediyoruz…
Eminim tercüme edersek eminim daha iyi anlarız… Sadece akış şemalarını değil (!) yazıları da okumuş-anlamış oluruz…
*********
Yıl 2004... Newyork-Brooklyn Kings County Hospital. Haziran Temmuz ayları… Yeni başlayan 25 civarında acil asistanı… Bir aylık ön eğitimdeler… Sabah 08.00- akşam 18.00.
Birçok ders anlatılıyor… BLS, ACLS, ATLS, PLS… Ne varsa veriliyor. Asistanlar sertifikalandırılıyor… Bu kursu geçemeyenler kliniğe başlayamıyor…
………….
Bu arada Sağlık Bakanlığı hani tüm acil çalışanlarına İKYD, TRK, TEM, NRP… Gibi bazı kursları aldırıyordu. Ne oldu…?
Neyse ki ATUDER pariyodik aralarla IKYD (İleri Kardiyak Yaşam Desteği) kursu ve ATOK (Acil Tıp Okulu) yapıyor…
*********
Nereden çıktı bu C-A-B…
Ne güzel ağzımız alışmıştı… Bu işin A-B-C’si… Diye başlıyorduk… Anlatması kolaydı… Çok da havalı oluyordu…
Ama şu ‘Bak-Dinle-Hisset’e iyi oldu… Hastanın baş tarafına geçeceksin. Ayak tarafına doğru bakacaksın. Hastanın nefes alıp verme ile göğsünün ya da karnının kalkıp kalkmadığını kontrol edeceksin… Hastanın ağzından ya da burnundan çıkan sıcak nefesi yanağında hissetmeye çalışacaksın… Bu arada da solunum sesini duymaya çalışacaksın…vs..vs..vs..
Nereye bakacaksın, neyi hissedeceksin, ne duyacaksın…Nefesim daraldı… Anlatması bile zor…
**********
Bu arada resüsitasyon ile ilgili klinik ya da hayvan çalışması yapan var mı aranızda…
Oldukça zor ve sıkıntılı bir alan. Benim bir iki girişimim oldu… Halen de devam ediyor… Hali ile bu konuda bilgi de zor üretiliyor...
Ancak bu bizi yıldırmasın…2015 kılavuzuna ülkemizden birkaç referans girsin…
**********
İnsanın aklına istemese de şu soru gelebiliyor: Böyle bir kılavuza gerek var mıydı….?
‘Hoca bugün ne içtin? İyi misin…? Elbette evet…’ Dediğinizi duyar gibiyim…
Durun hele beni dinleyin…
Yıl 1997.
Yer: Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi Acil Tıp Anabilim Dalı.
Bir akşam acilde resüsitasyon yapıyoruz… Shock… Shock … Shock …Everybody Shock … Melodisinin çok popüler olduğu zamanlar… Bu arada farkında değiliz… Bir Genel Cerrahi hocası… Nöbetçi idareci… Bizi izliyormuş…
Yanıma geldi…’Hocam ne güzel resüsitasyon yapıyorsunuz’ dedi…
‘Nasıl hocam’ dedim… Cevap ilginç…
‘Şiir gibi…’
……………
Biraz daha gerilere gidelim… Yıl 1992…Ankara Üniversitesi’nde 5. sınıf stajındayım… Ukalalık tarafım tuttu… Cesaret edip hocaya ‘Hocam biz resüsitasyonu bilmiyoruz… Bu iş nasıl yapılır’ dedim… Hoca bana şöyle bir baktı… Ama ne bakış…(Nerde o eski hocalar…!)
Cevap az öncekinden çok daha ilginç:
Evladım elinde ne varsa yap… Nasıl olsa faydası olmayacak…
********
Hasılı resüsitasyon konusunda bir kılavuzun olduğunu, bu işin bir kuralı olduğunu ülke Acil Tıp uzmanlarından öğrendi…
Daha neler var neler… Bunları yazmak gerek…
Asistanım… Akşam nöbeti… Araç içi trafik kazası… Hastaya geldiği anda boyunluk takmışız… Stabilize etmişiz… Diğer hastalarla meşgulüz… Bu arada hastanın başında bir çığlık koptu… Beyin cerrahi asistanı…Çok öfkeli… Sebebini anlayamadım… Yanına gittim… Hayırdır..? Bir fırça da bana…
……….: Bu Hastaya neden boyunluk taktınız…?
……….: Araç içi trafik kazası…Muhtemel bir boyun yaralanması olabilir…Biz her travma hastasının aksi ispat edilene kadar boyun yaralanması var olarak kabul ediyoruz…
……….: Nereden çıkarıyorsunuz bunları…Sizin derdiniz ne…?...Film yok…Kırık yok…Boyunluk nereden çıktı…Sizinle işimiz var…
Artık boşlukları siz doldurursunuz. Hangi replik hangi doktora ait…
********
Şimdi de çıktık diyoruz ki C-A-B…
Neden kafamızı karıştırıyorsunuz…
Biz ne güzel defibrilatörün üzerine dantel örtüyorduk…
Laringoskoplar kaybolmasın diye akşamları odamıza kilitliyorduk. Akmasın diye pil takmıyorduk…
Yatakların başındaki resüsitasyon tahtaları çıktığı için bozuk (!) zannederek firmaya tekrar gönderiyorduk…
Travma tahtalarını marangozhanede ikiye kestirip seccade (!) yaptırıyorduk…
Sekiz numara entübasyon tüpümüz bitince İşletme Müdürümüz ‘Hocam depoda bol miktarda 4 numara var. İki iki takın’ diyordu…
Hastaya ne güzel 400 (Dörtyüz…) ampul Sodyum Bikarbonat order ediyorduk…
Resüsitasyon sırasında ayak bileğinden sarı branül ile damar yolu açıyorduk…
İntrakardiyak enjeksiyonlarımız çok havalı oluyordu…
Hele bir de prekordial yumruk vardı ki… Neyse…
Evet çoğaldık… Çok oluyoruz… Vay ülkenin haline…