Hani vardır ya bilgisayar oyunları'nda...
Oyuna başlarsınız... Birçok engelden geçersiniz... Hendekleri atlarsınız... Kulelere tırmanırsınız... Tünellerden geçersiniz...
Ve sonunda zafer... Oyun biter... Tebrikler... Ekranda ya sizi alkışlayan bir silüet ya da gülen bir yüz...
Ancak o da ne bilgisayar size yeni bir oyun açar yeni bir level ÖNERİR...
Bu durumda iki ihtimal vardır. Ya bu bana yeter dersiniz. Kalkar gidersiniz. Ya da yeni bir seviyeden tekrar oyuna başlarsınız...
Ancak bu Level çok daha zordur. Proğram sizi cezalandırmıştır adeta. Hani bir alt levelde başarılı oldunuz ya insan biraz torpil ister… Ama yok... Şeytan azapta gerek...
***
Bu işin tılsımı da oradadır zaten... Başarılı olana daha zor yeni bir level verilir…
Bu gerçek hayatta da böyle değimlidir aslında… Hiçbir iş yapmıyorsanız herkes sizi öyle kabul eder. Kimse size dokunmaz… Hatta bir süre sonra unutulursunuz. Ha varsınızdır ha yok… Herkes bunu böylece kabullenir… Sizi de öylece kabul ederler…
İş yok… Risk yok… Problem yok… En sevilen ‘TİP’ olursunuz bir anda…Etliye sütlüye karışmayan ‘Uyumlu’ insan olursunuz…Çöpsüz üzüm yani…
No operation No complication…
Ya da her işe sulanırsınız. Risk alırsınız. Gecenizi gündüzünüze katarsınız. Bir şeyler üretirsiniz. Hali ile üretirken problemler de olur… Komplikasyonlar da…
Derken birilerinin bahçesine-çöplüğüne girersiniz… Bu da ‘O’ birilerini rahatsız eder… Fincancı katırları ürker… Ya da siz çalışınca birilerinin çalışmadığı fark edilir… Eski köyde yeni adetler olur… Olur, ama eski köylüler yeni köy adetlerine uymak istemezler… Çünkü bu adetler onların rahatını bozar… Rantını azaltır… Ranzasını sallar… Sonuçta olanlar olur…
Ve Kayahan sözü alır:
Cehennemde yansın bu dilim
Bir yemin ettim ki dönemem
Seni versinler ellere beni vursunlar
Sana sevdanın yolları bana kurşunlar
…
Kıyametler kopuyor zavallı yüreğimde
Tükendim tükendim tükendim artık
Hiç mi özlemedin hiç mi hakkım yok
Bir ara bir sor Allah aşkına
***
Ya da benim gibi düz yolda yürümesini beceremezken dağcılığa merak salarsınız. Her şeyi hazırlayıp çıkarsınız yola. Zaten zirve dediğin nedir ki... Ahan da şurası...
…
Ancak hiç de öyle değildir. Her tırmanış; Her tepeyi aştığınızda önünüze yeni yeni ovalar, yaylalar tepeler çıkar. Adete zirve gitgide uzaklaşır sizden. Yük ağırlaşır. 1 kilo olur mu size 10 kilo... Yollar dikleşir... Siz ağırlaşırsınız...
***
Evet acil hekimlikte yol alıyoruz… Ancak her level bizlere yeni zorluklar ve yeni problemlerle karşımıza çıkıyor…
Hani derler ya öksüz oğlan hırsızlığa çıkmış erkenden ay doğmuş...
Ya da bahtasız deve, çöl ve kutup ayısı ile size bir cümle kurun desem...:)
İşte bizim aciller... Türkiye'de acilin ve acil hekimliğinin serüveni...
***
Evet, her geçen gün iyi şeyler oluyor. Bunu kimse inkar edemez. Ancak her yeni level, her yeni düzlük yeni problemleri de beraberinde getiriyor...
Şöyle bir bakıyorum da acil camiası olarak bugünlerde sanki yeni şeyler oluyor ve olacak gibi… Hani doğum sancıları gibi… Bugüne kadar sorumluluk ve risk alıp hiçbir yetki alamadığımız birçok alanda sanki bazı yetkiler de alacağız gibi geliyor... (Yanlış anlamayın kendimle ilgili bir şey yok… Benimki belli… Evden işe işten eve…)
Bu durumda önemli bir soru gündeme geliyor:
BİZ BUNA HAZIR MIYIZ?...