Ve nihayet geldik… İstanbul aktarmalı, iki buçuk saat uçakta beklemeyi saymazsanız oldukça eğlenceli bir o kadar da yorucu bir yolculuktu... Olsun... Zararı yok... Bize uyar... Biz ne yorgunluklar gördük…
Havaalanındayız… Uçaktan demin düştük (İndik)…Şoför elinde bir liste ile gelenleri karşılıyor… Bir nefer (pardon yolcu) eksik… Uçaktan daha düşmemiş… Bekliyoruz… O da ne o nefer Nalan Hanım… Gümüşhane’den gelmiş. Araçta bizi bekliyor… Hava hafif rüzgârlı…
Neyse oteldeyiz… Otel biraz şehrin dışında… Kimin umurunda… Herkes yorgun… Üstelik iki saat fark var. O da ne bir anda gece yarısı oldu… Jet lag olduk… Yorgunuz… Ama uyuyamıyoruz…
Neyse sabah oldu… Yola çıktık… Azerbeycan Devlet Üniversitesi’ne gidiyoruz… Bir trafik bir trafik demeyin gitsin…
Geldik… Toplantı 14. Katta… Salon dolu… Ayakta katılımcı var… Gatılmak vacipdir… Önce Azerbeycan sonra bizim ulusal marşımızı okuyoruz… Sayın Rektör oldukça dokunaklı bir açılış konuşması yapıyor… Ardından dernek başkanı Prof. Dr. Başar Cander kendine has üslubu ve Fenerbahçe aşkı ile (!) bir açılış konuşması yapıyor…
Konuşmalar uzun… Katılımcılar heyecanlı… Ancak herkes pür dikkat dinliyor. (ben hariç. Çok yorgunum… Arada bir dalıyorum…J)
Arada güzel sorular geliyor… Slaytlarımızı istiyorlar… Henüz acil uzmanlığının bu ülkede olmadığını öğreniyoruz…
Öğlen yemeğini hastanenin direktörü Prof. Dr. Surkhay N. Musayev ile yiyoruz….Oldukça neşeli birisi…Görmüş geçirmiş…Azeri Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki farklarla ilgili olarak tatlı sohbetler oluyor…Hoşuma gitmiir…Hoşuma geliir…Hoşa giden şeyin geleceğini gitmeyeceğini anlatıyor… (Çok mantıklı… Bizim dilimize neler olmuş böyle…).Bu arada Bakü’de olduğumuz süre içinde hiç yanımızdan ayrılmıyor…
Selahattin beyin valizi kayıp...
Akşama doğru hastaneyi geziyoruz. Manipulasyon Otağı, Uşaq Xəstəlikləri Kafedrası, Böyük Tıbbi Bacısı, Asistan otağı… Daha neler neler. Yeni ve temiz bir hastane…
Akşam yemeğini Bakü Türk okulu’nda yiyoruz…15 yıllık mazisi var. Oldukça başarılı… Teşekkürler arkadaşlar… Harikasınız…
Ben her zamanki gibi akşam gece yarısına kadar konuşmamın son düzeltmelerini yapıyorum…J
Ve ikinci gün…
Konuşmam var… Diğer iki konuşmacı Nörolog. Doç. Dr. Dilara Markhmudova Azerbaijan Medical University öğretim üyesi… Benimle ilgili her şeyi öğrenmiş… Şeceremi okuyor… Şaşırıyorum…
Neyse oturumlar dolu dolu geçiyor… Dergilere çok rağbet var…
Bu arada Türkiye’de göremediğimiz kadim dostlarımızla da uzun uzun sohbetler etme imkanı buluyoruz. Anlaşılan hamımız Bakü’ye düştük. Ama zihinlerimiz hələ Türkiye’de… Arada bir bazı arkadaşlardan derin bir nefes alma ve rahatlama egzersizleri geliyor… Sebep çok yoğun çalışıyorlar… Bunalmışlar…(Ben de…L)…
Anlaşılan bu organizasyonun tüm yükü pek hörmetli gardaşım Doç. Dr. Yücel Yavuz’un sırtından geçmiş gibi… Ellerine sağlık…
Neyse Selahattin beyin valizi bulundu…(Meraklısına THY ile uçtuk…)…
Her arkadaşımızın anlattığı ders birbirinden güzel…
Sadık beyin acilde EKG kullanımını kaymaklı ekmek kadayıfına benzetmesi, ve Garfield; Şule hanımın yatamayan hasta servisi, İbrahim beyin duruma göre üç farklı ders hazırlaması, Başağrısı dersinin Azeri bir meslektaşımız tarafından Rusça anlatılması unutulmayanlar arasındaydı (Kendimi saymıyorum…J)…
Bu arada Konya Selçuk Üniversitesi’nin adı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi olmuş… Hayırlı olsun…(Şahin beyden öğrendim…)
İkinci gün toplantıları bitiyor… Akşam yemeğine Sanofi’nin Azerbeycan ekibinin davetlisiyiz. Gittiğimiz restaurantta bir Azeri düğünü bir de 70 yaşına girmiş bir qadının (Azericesi böyle... Ben ne yapayım) doğum günü partisi var… Hasılı bir taşla üç kuş… Hem gala, hem düğün hem de doğum günü… Anlaşılanı Azeri gardaşlarımız da bizden geri kalmazlar… Neşe, muhabbet gırla…
Son gün
Bakü’yü geziyoruz… Kale, çarşı, sahil, kız kalesi derken Saat 15.00 oluyor. Hazar denizi sahilinde Balık ızgara harika. Tavsiye ederim…
Ve havaalanı…3 saat rötar… Acil tıbbın tarihçesi ile ilgili tatlı ve neşeli sohbetlerle nasıl geçtiğini anlamadığımız uçak yolculuğu…
İstanbul Atatürk havalimanı… Tüm uçaklar rötarlı… Ters rüzgar varmış… Uçaklar inip kalkamıyor. Kalkan uçaklarda da çifte rezervasyon… Size önerim bugünlerde özellikle THY ile İstanbul Atatürk havalimanı bağlantılı uçmayın…
Saat pazartesi sabah 05.30…daha evime yeni gelebildim… Evim evim güzel evim… Artık saat kaçta kalkarsam… İyi uykular…