Çok gürültü var... Herkes bağırıyor… Yüksek sesle konuşunca ya da hiç kesintisiz birbirinden bağımsız cümleler kurup fikir uçuşmaları içinde kendini kaybedince haklı olacağını zannedenler var…
Çok gürültü var… Herkes kendinin haklı olduğunu söylüyor… Karşıyı dinleyen yok…
Aslına bakarsanız bugünlerde dinleyen ve dinlenen çok… Ancak bizim kast ettiğimiz bu değil…
Çok gürültü var… Ben Kalamış’a gidiyorum… Bir tatlı huzur almak istiyorum… Ancak orada da seçim var… Eminim o tatlı huzur orada da değildir…
Çok gürültü var… Trafikte herkes korna çalıyor… Herkes yol istiyor… Herkes bir başkasına bağırıyor… Herkes Öne geçmek istiyor… Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor… Ancak anlaşılan o ki gittiği yerde de o tatlı huzuru bulamıyor… Baksanıza yolun karşısında da gelenler var. Orası da dolu… Onlar orada bunlar da burada kalsa olmaz mı sanki…
Çok gürültü var… Artık ambulanslar daha çok siren çalıyor… Sağlık personeli birbirine daha kötü davranıyor… Hasta ve hasta yakınları daha huzursuz… Daha aceleci… Daha tahammülsüz… Sanki işi bitince eve gidip atomu parçalayacak…
Yok, o değil d,e az daha yazarsam galiba beni parçalayacaklar…
Çok gürültü var… Toplumun her kesimi bağırıyor… Ortalık ‘…cı, …ci, …cu’ tamlamaları ile dolu… Evet, aidiyet duygusu iyidir. Ancak bu o değil… Bu daha çok aidat duygusunun dışavurumu gibi…J
Çok gürültü var… İçi boş cümle tamlamaları… Alt yapısı olmayan…
Çok gürültü var… İnsanlar artık ,ağzı kapalı, bile konuşabiliyorlar…
Çok gürültü var… Beni bana bırakın… Ben bende değilem… Bir ben var bir de benden içeru… (Yunus Emre’den..)
Çok gürültü var… Sokaklarda şarkı çalan midibüsler kol geziyor… Melodi tanıdık… Ama o da ne… Sözler… Aah sözler… Ah sözler… Zihnin gerisinde ne var… Kalbin derinliklerinden ne geliyor… Onu bilemem… Ama bildiğim o ki… Bu çalanlar benim şarkım değil…
Çok gürültü var… Bir sürü televizyon, radyo, gazete var… Ancak hepsinin ne söylediği belli… Siz ne duymak istersiniz… Ona göre bir kanal verelim…
Çok gürültü var…Bir de sosyal medya çıktı…Facebook…Twitter…Instagram…E-mail (Benim gibi eski kafalılar için...:) ) Orada da çok gürültü var…Çoğu kuru gürültü…
Ya da kurutulmuş gürültü…
Çok gürültü var…
Nohut oda, Bakla sofa…
Bir lokma bir hırka…
Kalem, kalemtraş, silgi defter, kitap…
At, Avrat, silah…(Yok bu olmadı…)
I phone, I ped, Molped…(Bak bu hiç olmadı…J)
***
Çok gürültü var… ‘Ben’ dili bitti… ‘Sen’ daha doğrusu ‘Siz’ dili başladı… Eskiden meziyet, kendi kusur ve kabahatini bulup telafisine çalışmaktı… Kusur ve kabahatini söyleyene teşekkür edip telafisine çalışmak vardı… Şimdilerde nerdeee…
Çok gürültü var… Bir şeyi yanlış anladık galiba… Konuşan Türkiye dedik… ‘Tesadüm-ü efkârdan barika-i hakikat çıkar’ (Fikirlerin çatışmasından hakikat kıvılcımları çıkar) dedik… Konuşun, anlaşın dedik… Ancak dinlemeyi-dinlenmeyi unuttuk… (Hemen yanlış anlamayın… O anladığınızdan değil…). Hep konuş… He konuş nereye kadar…
Çok gürültü var… Kalpler kararmış, Gönüller kırgın, Zihinler bulanık, Dil geveze…
Çok gürültü var…Fabrika ayarlarımla oynamayın…
***
Üstad Necip Fazıl Kısakürek ile bitirelim…
…………….
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,