Aradan aylar geçti… Tedavi ettiği hastasının torunu tarafından görevi başında şehit edilmişti. Onun ölümü bardağı taşıran damla oldu… Son damla demiyorum. Çünkü hala artarak devam ediyor. Ülke derin bir yasa büründü. Sağlık çalışanları için sanki bu sonun başlangıcı idi. Artık birçok çalışan öfkelenemiyor, kızamıyor, sesini bile yükseltemiyordu. Evet, birçok kişi ümidini, heyecanını, hayatının amacını kaybetmişti. Görüştüğüm insanlar boş ve anlamsız ifadelerle etrafa bakıyorlardı. Felaket geliyorum demişti… Evet, Uzman Doktor Ersin Arslan şehit edilmişti…
****
Bir üç beş on her neyse… Kimi buldu isek aynı şeyleri söyledik. Avazımız çıktığı kadar büyük harflerle konuştuk. Hani rüyadasınızdır. Sizi bir canavar kovalar da avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Ancak sizi kimse duyamaz ya… Sanki biz de öyle idik…
****
Sonunda olanlar oldu. Hayatını hayat kurtarmaya adayan bir meslektaşımız hala kimsenin neden olduğunu tam olarak anlayamadığı bir sebeple hastasının torunu tarafından katledildi… Kamuoyu sarsıldı… Bu nasıl olurdu…?
Olurdu... Olurdu… Daha neler olurdu…
****
Ardından Mecliste Sağlık Çalışanlarına Karşı Şiddetin Nedenlerini araştıran bir komisyon oluşturuldu…29 Kasım 2012 tarihinde de STK olarak (Kısaltılınca daha havalı oluyor. Sadece Sivil Toplum Örgütü demek…) Acil Tıp Uzmanları Derneği’ni komisyona bilgi vermek üzere davet ettiler…
****
Bir Perşembe sabahı... Tam bir Ankara havası… Güneş var… Ancak sakın aldanmayın… Kışlık kıyafetlerinizi iyi giyinin… Bilen bilir Ankara’nın ayazı kötüdür. Bizler yani Prof. Dr. Başar Cander, Doç. Dr. İbrahim İkizceli Doç. Dr. Mehmet Gül, Sekreterimiz Menderes bey ve bu fakir meclisin kapısındayız… Bayramlıklarımızı giymişiz. Kolay mı? Meclis bu başka yere benzemez… Her adımımızı dikkatli atıyoruz. Kurduğumuz her cümleyi dikkatle ve özenle kuruyoruz. Neme lazım teknik takibe falan yakalanırız…
Ve saat 12.00…Komisyon salonundayız… Sayın İsmail Tamer (Ak Parti Kayseri milletvekili) komisyona başkanlık ediyor. Kendisini Kayseri’de Devlet Hastanesi başhekimi olduğu yıllardan tanıyoruz…
Başar bey Sağlıkta Şiddetin Nedenleri’ni anlatıyor… İbrahim Bey bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalardan bir derleme yapıyor. Bu fakir de çözüm önerilerini anlatıyor. Anlatıyorum derken bu olayın tamamı için 20–25 dakika ayrılmış durumda… Tartışmalarla birlikte tamamı 1 saat…
Olsun bize yetiyor. Bizler az zamanda çok şey yapmaya alışığız. Oldukça verimli bir toplantı… Hemen her partinin temsilcileri var… Basın mensupları ve Sağlık Bakanlığı’nın temsilcileri de dinleyici ya da gözlemci olarak oradalar… Bazı kontra sorular geliyor… E olsun o kadar…
Sağlıkta dönüşüm, güvenlik problemi, performans, medya, sağlık muhabiri, tıp eğitimi, hukuki problemler, toplumun şiddet algısı, triaj, gibi birçok konu gündeme geliyor. Bu arada bir süredir komisyonun bu konuda çalıştığı belli… Konu hakkında bilgi sahibiler…
Toplantı sonrası komisyon başkanı ve Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız ile bir yemek yiyoruz. Kendisi göz uzmanı. Ancak zamanında Başar Bey ile zamanında acilde çalışmışlar. TRT muhabiri de var. Özellikle medyanın rolü üzerine konuşmalar yapıyoruz... Ardından meclisten ayrılıp derneğe geliyoruz. Artık iyi bir çayı hak ettik. Menderes bey yap bir çay… Tavşankanı olsun…
****
Ankara’ya gitmenin en zor yanı ne biliyor musunuz? Geri dönüşü… Terminalde ya da havaalanında beklemek insanı bitiriyor… Yahya Kemal’e sormuşlar: ‘Ankara’nın en çok nesini seviyorsun?’ O da ‘İstanbul’a dönüşünü’ demiş…
Her neyse… Umarım hayırlara vesile olur… Umarım kendimizi doğru ifade etmişizdir. Umarım ‘Beni kimse anlamadı. Bir kişi anladı o da yanlış anladı’ demeyiz…
****
Aslında insanlık tarihi özellikle yaşadığımız coğrafya şiddet kelimesine hiç de yabancı değil. Kabil’in Habil’i öldürdüğü günden beri (Malum kız-kançlık meselesi…) yeryüzünde sudan sebeplerle hep kardeşkanı akmıştır. Bu şiddet zaman zaman ülkeler arası zaman zaman dinler arası zaman zaman da fikirler arası olmuştur. Geldiğimiz noktada kadına şiddet, çocuğa şiddet, aile içi şiddet, trafik terörü, Türk, Kürt, alevi; sağcı, solcu, laik anti laik, Suriye, Gazze, Irak, Erbil derken ilânihaye devam ediyor. Pek de bitecek gibi durmuyor…
Ancak beni şaşırtan odur ki Sağlık Çalışanlarına Şiddet yeni bir konsept. Yaşadığımız yüzyılın, kendi insanımızın bize hediyesi… İnsanların hayatını kurtarmaya çalışanlara şiddet uygulaması, hatta ve hatta hayatına kastetmesi çağımızın i-cadı… Bunun nedeni nedir… Kime faydası var… Kim bundan nemalanır… Kim buna çanak tutar… Kim bunun müsebbibidir…
Ben bunların cevabını bilemiyorum… Tek bildiğim şey var… O da bu hamur daha çook su götürür… Kendinize dikkat edin. Beladan uzak durun… Kimseden dayak yemeyin…