Ne etikmiş be kardeşim. Ağızlara pesenek oldu…
Esnafı kullanıyor… Tamam…
Tüccarı kullanıyor… Tamam…
İşçisi kullanıyor… Tamam…
Amelesi kullanıyor… Tamam…
Ev hanımı kullanıyor… Tamam…
Öğrencisi kullanıyor… Tamam…
Hasta yakını kullanıyor… Tamam…
Siyasetçisi kullanıyor… Tamam…
İdarecisi kullanıyor… Ona da Tamam…
Ancak kardeşim… Kız, erkek arkadaşı ile telefonda kavga ediyor… Anlaşılan anlaşamadılar… Kız ağzına geleni sayıyor… En sonunda noktayı koyuyor…
Senin bu yaptığın etik değil…
E Yuh artık… Bu işler de ayağa düştü…
***
Garip bir dil kullanma alışkanlığımız var… Her zamanın moda kelimeleri var… Bunlar gerek sanatçılar, gerek siyasetçiler gerekse diğer ,mihraklar (!), tarafından güncelleniyor… Biz de ne anlama geldiğini bilmeden, olur olmaz yerlerde hoyrat bir şekilde kullanıyoruz…
Dil aslında bir milleti millet yapan ana unsurlardan birisi… Senelerdir Ülkede İngilizce eğitiminin verilemediğinden bahseder dururuz. Ben de onlardan birisiyim. 1992 yılından beri aktif İngilizce eğitimi alan ve hala da hakkıyla öğrenemeyen kadrolu İngilizce öğrencisiyim. 22 yılı doldurdum. E artık emekliliğim de gelmiştir…
Neden dil öğrenemiyoruz… Neden bize dil öğretilemiyor… Bu ayrı bir konu… Bunu analiz etmek beni aşar… Ancak ben de bu sistemin mağdurlarındanım…
15 yıl aktif almanca, 22 yıl İngilizce eğitimi… Sonuç ortada… This is a book… O kadar…
(O kadar da değil canım. Üç beş kelime öğrendik…)
…
Ayıp bize… Bir de hocayız. Halbuki İngiltere’de öyle mi? Çöpcüler bile sular seller gibi ingilizce biliyormuş…J
***
Bu arada Dünyada sadece 4 ülkenin anadilinin İngilizce olduğunu biliyor muydunuz…L
.***
Aslında -anladığım kadarıyla- asıl problem başkasının ana dilini öğrenmede değil… Kendi dilini kullanamamada…
***
Birkaç yıl önce sabah vizitindeyim… Tam hastanın başından ayrıldık… Arkadan bir ses:
‘Hocam hastamızı KOBAY gibi kullanmayın Haa..!’
Hemen duruyorum… Doksan derecelik açıyla kendi etrafımda dönüyorum… Sesin sahibi ve kullanılan şive ile içerik tutmuyor… Soruyorum:
Ben: Bacım hiç hayatında KOBAY gördün mü?’
Hasta Yakını: (Mahcup bir ifadeyle) yok doktor bey görmedim… (Herhalde benden korktu..)
Ben: Yolda görsen tanır mısın?
Hasta Yakını: Yok beyim tanımam… Sokakta duydum… Öyle diyorlar…
Ben: Yok bacım korkma… Keşke öyle bir araştırma merkezi olsak da… Siz de bundan korksanız. Bizimkisi belli… Repetasyon…
(Devamı da var da…)
***
Etik kelimesi ile ilk Defa Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıfta tanıştım. Prof. Dr. Fuat Aziz Göksel Hocamız Deontoloji derslerinde uzun uzun anlatırdı. Allah rahmet eylesin… Bu kelimenin kutsal bir anlamı vardı o zamanlar… Hasta hekim ilişkilerinde benim alemimde anayasa gibiydi. Tüm maddi kaygıların, siyasi uzantıların, çıkar hesaplarının, duygusal hesaplaşmaların üzerinde hasta ile hekim arasında Allahın huzurunda imzalanan kutsal bir mutabakattı…Öyle de kalmalıydı…Ergen konuşmalarında ya da ticari senet kırımlarında kullanılacak tek kullanımlık, son kullanma tarihi geçmiş, raf ömrünü doldurmuş kavram poşeti olmamalıydı…
En azından ben öyle düşünüyorum…