Alemlerimiz çok karışık... Gündemimiz o kadar hızlı değişiyor ki kendimizi bile takip etmekte zorlanıyoruz…
Neyi düşüneceğiz... Ne yapacağız... Nasıl yapacağız... Niçin yapacağız belli değil…
***
Yazmak istediğim çok şey var. Ancak boğaz kırk boğum. Birisinde gelip düğümleniyor. Kalpten çıkan duygularım aklımın süzgecinden geçerken kirleniyor. Çünkü zihnim karışık. Kontaminasyon fazla. Sanal ortam, sosyal medya, algı yöneticileri, kamuoyu belirleyiciler, sözlü ve yazılı basın. Hepsinin atıkları, artıkları, artırdıkları, attırdıkları zihnimin arka sokaklarından beyin hücrelerimin aralarına: oradan da dilime gözüme, kulağıma sızıyor. Derken kalpten saf ve temiz çıkan sevmek, nefret etmek, üzülmek, öfkelenmek, gibi birçok duygum gerçek rengini kaybediyor. Mahzun ve üzgün... Kimsesiz… Öksüz ve yetim...
Yaşadığımız coğrafyada herkesin kafası karışık aslında. Bir insanı öldüren kainatı öldürmüş gibidir. Bir hayat kainata bedel kıymete sahiptir. ‘Zaman Eşittir Beyin’ sloganı ile icra ettiğim mesleğim bir anda anlamsızlaşıyor.
…
Beş yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise 6+1 yıl tıp fakültesi, 5 yıl uzmanlık, 5 yıl yardımcı doçentlik, 5 yıl da doçentlik. Ne eder ( galiba otuz üç.) Son 3 yıl da profesörlük. Günde ortalama en az 5 saat masa başı ders çalışma. Yeni bilgileri download (!) etme… Hepsi ne için…
***
Evet, hepsi belki de bir hastayı bir nefes daha fazla yaşatabilmek için…
Fakat o da ne… Birisi çıkıyor tek bir hareket… Onlarca bazen daha fazla hayatın yok olmasına sebep oluyor. Hiç bir eğitime gerek yok… Tek öğrenmesi gereken düşmanlık… Neye mi… Önemi yok… Mantık şu: ‘Önce Öldüreyim Sonra Bir Bahane Buluruz…’
Evet, insanlık tarihi bu konuda pek de iyi bir karneye sahip değil.
- Dostluk Sıfır
- Şefkat Sıfır
- Yardım severlik Sıfır
- Fedakarlık Sıfır
- Kin 10
- Hased 10
- Düşmanlık 10
- Fesad 10
***
National Geographic Wild… Güzel bir kanal… Arada bir seyrediyorum… İnsanın olmadığı vahşi hayatta neler oluyor şöyle bir göz atıyorum… Bugünlerde bu kanalın jönleri kendi ırkımdan daha sempatik… Daha medeni… Daha toleranslı… Daha anlayışlı… En azından daha mert…
***
Evet, tahrip kolaydır. Yüz insanın yüz günde ancak yaptığı bir binayı bir adam bir dakikada yıkabilir. Bilgiye eğitime gerek yok…
Ölüm bu kadar kolay olmamalı… İnsanlar bu kadar ölmemeli. Ya da ölüyorsa bir nedeni olmalı…
***
Hikayedir anlatılır. Osmanlının son dönemi Yeniçeriler sık sık kazan kaldırır isyan ederlerdi. Her isyanda da birilerinin kellesini ister ve genelde de alırlardı. Bahane önemli değil. Önemli olan isyan etmek…
Yine bunlardan birisi… Bir gün Yeniçerinin yemeğini yapan aşçı değişir. Eski aşçı aynı kazanda önce yemeği pişirir sonra da kazanı yıkamadan hoşaf yaparmış. Bunun doğal bir sonucu olarak her zaman hoşafın üzerinde bir yağ tabakası olurmuş.
Yeni aşçı daha titiz ve temizliğe daha fazla dikkat eden birisi imiş. Yemeği yaptıktan sonra hoşaf pişirmeden önce kazanı bir güzel yıkarmış.
Yeniçeri elbette alışık değil yağsız hoşaf içmeye… Hemen kazan kaldırmışlar. Başlamışlar isyan etmeye…
Bahane mi… Hazır ya…
Hoşafın Yağını Kesen Aşçının Kellesini İsterük…