Bizler Tıp Fakültelerinde böyle bir eğitim almadık. Öğrencilerimize de böyle bir doktorluk öğretmiyoruz. Kim ne yapar, neye inanır, kiminle ne tür bir hesabı vardır bu bizi ilgilendirmez. Doktorluğun kuralı basittir. Bir hasta, bir doktor ve bir hastalık. O kadar. Diğer ayrıntılar doktor hasta ilişkisinin dışındadır. Olmalıdır da…
Günübirlik sosyal, siyasi ya da ekonomik çalkantılar ya da diğer olaylar bu üçgenin dışındadır.
Bir insanın herhangi bir nedenle bir sağlık problemi olur. Bu sağlık problemini çözmek için doktora başvurur. Doktor tıbbi bilgileri alır. Kendi becerileri ile birleştirir. Bir tedavi verir. O kadar. Olayın sebebi nedir. Nasıl olmuştur. Niçin olmuştur. Kimler olaya müdahil olmuştur. Hangi sebeple böyle bir olay meydana gelmiştir. Hekim bunları araştırmaz. Görevi değildir. Hatta bizatihi araştırmaması gerekir. Bu adli makamların ve kolluk güçlerinin görev alanıdır.
Hipokrat bundan bahseder. İbn-i Sina bundan bahseder. ‘Tababet Ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’ bundan bahseder. Deontoloji bundan bahseder. Hukuk bundan bahseder. Mesleki etik böyle der.
***
24 saat 365 gün hizmet veren bir serviste çalışan insanların üzerine bu kadar gelmeyin. Bizler iş bırakma eylemlerinde bile kesintisiz hizmet veren insanlarız. Siyasetle, politika ile onunla bununla bir ilişkimiz yoktur. Hata yapmış olabiliriz. Bir hukuk devletinde ilgili kurumlar gerekeni yapar. Ancak birilerini hedef göstermek, linç hareketi başlatmak, ya da yaşanan tüm olayların müsebbibi gibi doktorları göstermek en hafif deyimle ahlak dışı bir harekettir. Buna kim sebep olursa olsun şiddetle kınıyorum.
Bizimle oynamayın. Fabrika ayarlarımıza karışmayın. Gelecekte sizleri acilde karşılayacak bir beyaz önlüklü bulmak istiyorsanız ya da 1-1-2’yi çevirdiğinizde karşınızda birilerini bulmak istiyorsanız bu mesleğin geleceğine ihanet etmeyin.