- Bilgiyi öğrenmek…
- Bilgiyi öğretmek…
- Bilgiyi üretmek…
- Bilgiyi satmak…
- Bilgiyi satın almak…
- Bilgi toplumu olmak…
- Bilge olmak…
- Bilgeler yetiştirmek…
- Günü kurtarmak… Ayı kurtarmak… Yılı kurtarmak… Bir nesli kurtarmak… Bir milleti kurtarmak…
****
Küçük insanlar kişileri, orta insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri konuşurlar…
…
Günümüz toplumu bilgisiz fikir üretmeyi adet haline getirdi. Herkesin her konuda fikri var… Hele de konu din, siyaset, spor ve de SAĞLIK ise… EVET…
Öte yandan insanlardaki fikri derinlik ve dinginlik kaybolmuş durumda…
Hasbelkader geçen ayların birinde TBMM Sağlıkta Şiddeti Araştırma Komisyonu’nda ATUDER olarak bir rapor sunduk… Bu toplantıda birçok bilimsel veri sunduk. Bu verilerden biri de Hastanelerin isminin Şifahane olarak değiştirilmesi idi.
…
Geçenlerde internette gezinirken bir de ne göreyim… Aman Allahım… Meğer ne büyük bir kabahat işlemişiz. Bazı meslektaşımız benim hakkımda neler neler yazmış… Fikri derinlikten yoksun bilimsel alt yapısı olmayan tek cümlelik Twitter ya da face book bilgileri ile amel etme insanı ne kadar yanlış yerlere götürüyor. Bu arada işi bilenlerden ve yetkili makamlardan ciddi teşekkür telefonları da aldık… O da ayrı bir mesele…
**
Neyse konumuza dönelim…
Efendim Derler ki ‘Kimin eşeğine binersen onun türküsünü söylersin…’
Birçok alanda olduğu gibi sağlıkta da hala bilgiyi üreten değil ne yazık ki öğrenen, anlamaya çalışan ve de satın alan toplumuz… Bu nedenle ne yazarlarsa onu söylüyoruz…
Sık sık şöyle bir muhabbet dönüyor: ‘Kılavuz değişti duymadın mı? Aaaa ne kadar ayıp… Abilerimiz ve akil adamlar Ya da ‘gâvurlar’ yeni kılavuz çıkarmışlar… Sen hala okumadın mı?
Ezilip büzülüyorsunuz…Kızarıp bozarıyorsunuz…Mahcup oluyorsunuz… ya da büyük bir özgüvenle öğrendiğiniz yeni bilgileri yüksek sesle tekrar ediyorsunuz…Vay bee..Ne kadar havalı…
….
Ayet mi… Hadis mi… Hangi peygamber getirmiş… Yok yok peygamber değil… Ayet hadis hiç değil…Onlar da bildiğin senin benim gibi insanlar… Onların da 24 saati var. Onlar da acıkıyorlar… Onlar da aşık oluyorlar… Onlar da çamaşır yıkıyorlar… Ancak büyük bir emeğin ve çabanın eseri olduğu belli…
İyi de biz neden yapamıyoruz… Neden Berlin Kriterleri, Ottowa Kriterleri, Glaskow koma Skalası var da Urfa, Sinop ya da Besni kriterleri yok…
Belki bunun çok cevabı vardır. Ben kendi cevaplarımdan birisini sizinle paylaşmak istiyorum…
Biz bilgi toplumu değiliz… Yaşadığımız coğrafyada bilginin ya da bilimin değeri yok… Para etmiyor… (Tabiyki casusluk yapmıyorsanız…J…)
Para yoksa kıymeti de yok… Yedi yıllk editörlük süresinde bunu yakından gördüm… Yurdumuzdaki yayıncılığa, yayıncılara ve yayınlara ne kadar değer verilmediğini, insanların nasıl itilip kakıldığını, ülkenin bilgi ve bilim üretmesi gereken kocaman kocaman kurumlarının ne kadar politize, önfikirli ve desensitize olduğunu yakinen gördüm… Halen de görmekteyim…
****
‘Sen kaç kuruşluk adamsın’ atasözü (eğer gerçekten atasözü ise) bilgi, bilim gibi terimlerin ne kadar gereksiz (!) olduğunu yakinen ifade etmiyor mu…
Hiçkimse beni öğretim üyesi kimliğim ile tanımıyor. Belki de tanımak istemiyor. Acile gelen ve konsültasyonu geciken bir hasta, tomografisi çekilemeyen bir hastasının problemini çözme ya da hafta sonu 10 (on) kişi ile gidilen hastane ziyaretinde güvenlikçi engelini aşmak için kullanmak daha çok işlerine geliyor. İşin garibi bir süre sonra ben de (!) bu rolü benimsiyorum…
Daha karizmatik ifade ile öğrenilmiş çaresizlik hoşuma gidiyor. Tübitak projelerim geri dönüyor. Ya da elimden alınıp murdar ediliyor. BAP projelerim komisyondan geçmiyor. Merhum Cem Karaca’nın ifadesi ile ‘İŞÇİSİN İŞÇİ KAL’ DİYORLAR. Ben de öyle kalıyorum…
‘Aynısından ben de yaparım…’ Yurdum insanının yeni bir şey gördüğündeki ilk tepkisi…
Neden aynısını yapıyorsun… Başka bir şey yap… Olmaz… Hazırı var… Niye uğraşalım ki… Derken bilgiyi üreten, satan değil de satın alan, aldığını da anlamayan, yanlış tercümeden dolayı aldığı cihazı bozan bir millet olduk…
‘İYİ USTA MALZEME ARTIRAN USTADIR…’ deyip elin gavurunun yaptığı cihazı tamir bile edemeyen bir haldeyiz….
Bugünlerde Ip-hone 5 almaya çalışıyorum… Ip-hone 4 üm var… Ama bir de 5 olsun… Canım çekiyor…J
4 ile 5 arasındaki tek fark bilgi ve teknoloji… Madde olarak baksanız gramaj itibarı ile tartmadım ama belki 4, 5 ten daha ağırdır… Ama veriyorsunuz işte parayı…
Bırakın bilgi toplumu teknoloji toplumu bile olamıyoruz…
****
Çeviri kitaplarda abuk subuk bilgiler var… Yanlış çevirilerden dolayı birçok şeyi yanlış öğrenmişiz… Monitörizasyon, resüsitasyon, Sportif destek… Gibi birçok şey Türkçeye yanlış çevrilmiş… Öyle de gidiyor…
SONUÇ…
Gittiğimiz yol yol değil… Bizler bilgi ve bilim adamının kıymetini öğrenmediğimiz sürece hep başkasının türküsünü çığırırız… E artık ne kadar kıvırabilirsek…
****
Hafta sonu Şanlıurfa’da idik… Bir süre önce başlattığımız Güneydoğu Acil Tıp Toplantıları’nın ikincisini gerçekleştirdik… Sosyal tarafı ağırlıkta bilimsel tarafı ihmal edilmemiş kısa süreli, düşük bütçeli yüksek verimlilikli bir toplantı idi. Şanlıurfa ekibine ev sahipliklerinden dolayı teşekkür ederiz. Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kahramanmaraş katılmıştı… Yrd. Doç. Dr. Recep Dursun (Diyarbakır), Yrd. Doç. Dr. Hasan Büyükaslan (Şanlıurfa) çiçeği burnunda akademisyenlerimizdi. Hayırlı olsun. Ayrıca Şanlıurfa ilk uzmanını verdi. Uzm . Dr. Leyla Solduk… Tebrik ediyoruz…
Yol, toplantı ve yemek güzeldi. Gaziantep’e göre hava oldukça sıcaktı. O nedenle Ben montumu toplantı salonunda unutmuşum… Zararı yok… Zaten eskimişti… Hanım da beğenmiyordu…J…