Bu serüvene bizlerle birlikte başladılar. Onların da görev tanımları, ne oldukları, ne yaptıkları ya da ne yapacakları ilk zamanlarda bilinmiyordu. Onlar da uzunca bir süre ciddi kimlik sorunları yaşadılar…
***
Sağlık sektöründe iki tür çalışan vardır. Genelde birisi ne yapılacağına karar verir. Diğerleri de bu verilen kararı uygular. Kısacası birileri doğru işleri yapar. Diğerleri de bu işleri doğru yapar…
Doğru işleri yapanlar, ya da yapılacaklara karar verenler genelde doktorlardı. Diğer beyaz önlüklüler de (Gerçi artık beyaz önlük de kalmadı. Kimisi yeşil, kimisi mavi kimileri lacivert... Her renk var) bu verilen kararları usulüne uyun şekilde uygularlardı.
Bu döngü ülkede Paramedik eğitiminin başlaması ile bir miktar değişikliğe uğradı. Artık 7 yıllık tıp eğitimi almayan bir grup da yapılacaklara nispeten karar verir hale geliyordu…
***
İyimiydi yoksa kötü mü? Bunu aslında biz de bilemedik... Onlarda... Ancak bir gerçek vardı ki her ikimiz de aynı gemideydik. 1993’lü yıllarda başlayan acil tıp uzmanlığı (O zamanki ismi le ‘İlk ve Acil Yardım Uzmanlığı’) ve paramedik eğitimi uzunca bir süre var oluş mücadelesi verdi…
Acil Tıp Uzmanlığı ve paramediklik mesleğinin başlaması ile acil servislerde ve ambulanslarda çalışan pratisyen hekim arkadaşların yetki alanları daraldı. Bu da onları rahatsız etti. Uzman hekimler acil servislerde rahat at koşturamamaya başladılar. Ayrıca ambulans şoförü gibi yardımcı sağlık personelinin 'Rahatları’ bozuldu.
Elbette hem bizi hem de paramedikleri o zamanın ‘Acil Servis ve Ambulans Baronları’ pek sevmediler.
Evet, sonuçta yanlış da olsa yürüyen bir sistem vardı. Her ne kadar bu sistem hasta lehine işlemese de... İşliyordu işte...
***
İşte o yıllarda olanlar oldu. Bu var oluş mücadelesi içinde acil tıp uzmanları ve paramedikler başlangıçta epeyce 'dost' edindiler. Bu dostlar elbette düşman başına…
Sistem hem bu insanlardan (Acil Tıp Uzmanları ve Paramedikler) vazgeçemiyordu. Hem de onlara itibar ve yetki vermek işlerine gelmiyordu. Çünkü sağlık sisteminin en problemli yerinde çalışmayı kendilerine meslek edinmişlerdi. Şöyle bir bakıldığında Pek de ‘akıllı’ tipler değillerdi aslında. Çünkü bu alanlar uyumsuz, işinde başarısız, sistemin dışladığı her türlü personelinin sürgün yerleri idi. Ancak her şeye rağmen buralar birilerinin kayıt dışı da olsa ‘kendince’ rant elde ettiği yerlerdi.
Ancak yapacak bir şey yoktu. Zaten sürgünde doğmuşlardı. Daha nereye sürebilirlerdi ki… Orası burası idi…
Her neyse bir süre sonra bu insanlar zoru başardılar ve buralarda tutundular. İdareciler ve paydaşları her ne kadar sevmeseler de elleri mecburdu…
***
Neyse biz yine paramediklere dönelim. Evet, ilk yıllarda belli bir kimlik arayışı içinde bazı hatalar da yaptılar aslında. Hiç unutmam ilk yıllardı. Yıl ya 1996 ya da 1997. İzmir fuarında kongre yapıyoruz. (Vay be... Biz nerelerde neler yapmışız.) Ders arası dışarıda hava alıyoruz. Bazı arkadaşlar sigaralarını tellendiriyorlar. O yıllarda da paramedik okulları yeni mezun verdi. Ancak arkadaşlar henüz atanamadılar…İş bulamadılar…
Bir Paramedik arkadaş... Elbette yaşı da doğal olarak bizden 6–7 yaş daha küçük... Bizimle tartışmaya başladı... Bir süre sonra tartışmanın dozu arttı... Paramedik arkadaştan hakaretler yükseldi…
Neyse ki tatsız bir şey olmadan arkadaşı uygun bir dil ile ortamdan uzaklaştırdık
…
Tartışmanın konusu ne mi idi?
’Paramedikler acil tıp uzmanlarından daha iyi hasta bakar. Paramedikler doktorlardan daha becerikli daha bilgili, daha tecrübelidir. Neden işsiz kalmalılar. ‘
…
Elbette artık böyle değil. Görev tanımları, yetki ve sorumluluklar daha net…Paramedik arkadaşlarımızın ayakları yere daha sağlam basıyor. Acil sağlık hizmetlerinde bizim en önemli ve güçlü partnerlerimiz…
…
Her neyse... Biz bu arada Erciyes Üniversitesi’nde paramedik proğramının kuruluşunda görev aldık. Ayrıca 1-2 yıl derslerine de girdik. 2000’li yıllarda Gaziantep Üniversitesi’ne başlayınca üstün gayretlerim ve kulis çalışmalarım ile acile Kayseri'de kendim mezun ettiğim 3 paramediği sözleşmeli kadrodan işe aldım. İki yıl asistan alamadığım için bu arkadaşların bana çok faydası oldu. Ancak problem şu idi ki bu arkadaşları temizlik şirketi kadrosundan sözleşmeli olarak çalıştırıyorduk. O yıllarda sözleşmeli kadroda çalışan bir sağlık personeli 110 dolar karşılığı Türk lirası aylık ile çalışıyordu.
Paramediklerden birisinin adı Fazlı idi. Kendisi Giresun'lu idi. Bir gün yanıma geldi. İşten ayrılacağını söyledi. Babası gelmiş. Adamacağız her ay para göndermekten bıkmış. Fazlı’yı alıp Giresun'a götürdü. Böyle kendisine maliyeti daha az oluyormuş.
Bu arada Gaziantep Üniversitesi’nde de paramedik eğitiminin başlamasına öncülük ettik. Halen de eğitim olarak destekliyoruz.
***
2002’li yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile paramediklerin yıldızı bir anda parladı. Aile Hekimliği’nin önem kazanması, pratisyen hekimlerin ambulanslardan çekilme kararı ile paramediklik popüler bir meslek haline geldi.
Neden mi... Eğitim süresi kısa… Liseden sonra 2 yıl içinde göreve başlıyorsunuz… Özel hastanelerde yok satıyorsunuz… Parası iyi…
***
22 Aralık dünya Paramedik günü. Bir özel Üniversitenin bu vesile ile yapmış olduğu bir etkinlikte hasbelkader bir konuşma yaptık. Sayın Yrd. Doç. Dr. Semra Çelikli hanımefendi... Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ilk paramedik proğramının açılmasında görev almıştı. Şimdi emekli olmuş. Bu üniversitenin Paramedik proğramının kuruluşunu üstlenmiş. Kendisi ile yıllar önceden tanışırız. Çok hanımefendi ve çalışkan bir hocamız. Güzel şeyler yapıyor. Umarım iyi şeyler olur… Tebrik ederiz…
***
Biraz da çuvaldız…
Elbette her şey tozpembe değil. Problem çok. Bizim paramedik proğramındaki öğrencilerin tamamı dikey geçişle bir sağlık lisesinden gelmişler. Sağlık konusunda alt yapıları var. Bazı açılardan bu çok iyi…
Ancak bir problem var. O da arkadaşların tamamı zaten bir yerlerde çalışıyorlar. Ya nöbetten çıkıp derse geliyorlar. Ya da desten çıkıp nöbete gidiyorlar. Derste de uyuyorlar…
Dolayısıyla canla başla kendilerini derse vermiyorlar. Onlar için anlattıklarımızın çok önemi yok. Zaten kulaktan dolma yalan yanlış bazı şeyleri öğrenmişler bunların kendilerine yeteceğine inanıyorlar.
Bizden istedikleri tek şey diploma…
***
Gelelim özel üniversitelere…
Buralarda da problem çok... Hem de çok çok...
Elbette iyi olanları tenzih ediyorum… Ancak demirbaşında bırakın sağlık tesisi bir adet steteskopu bile olmayan üniversiteler hemşire, radyoloji teknisyeni, diyetisyen, fizyoterapist, paramedik yetiştiriyor. Öğrenciler otobüslere doldurulup bir hastaneye staja gönderiliyor.
Nitekim geçen haftalarda bir eğitim kazası oldu. Belki duymuşsunuzdur… Ancak hiç gündem olmadı. İstanbul’da bir özel üniversitede hemşirelik okuyan bir öğrenci kendine SÜT enjekte etti…
…
Bence bu olay iyi irdelenmelidir. Sağlık personeli yetiştirmek çocuk oyuncağı değildir. Daha dikkatli olunmalı…
***
Bu arada bir yıl daha bitti…
Niyazi-i Mısri’nin bir şiiri ile bitirelim. Malum bugünlerde Osmanlıca moda…
Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber
***
Yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlar sağlık mutluluk ve huzur dolu bir yıl dilerim…